Kerem Koç – 1.Yuhanna 4:17-5:5
Giriş: 1.Yuhanna, Sevgi konusuna en fazla değinen kitaptır. Ne demiştik? “Sevgi, inancımızda sadece bir duygu değildir” demiştik, öyle değil mi? Aynı zamanda bir seçimdir. Kutsal Kitap sadece yüreğimizle değil, ama aklımızla da sevmemiz gerektiğini öğretir. Aslında birçok sevgi tanımı var ama psikoloji, politika ve felsefeyi bir kenara bırakacağız ve Tanrı’nın değişmez sözüne odaklanacağız. İki hafta önce Tanrı’nın Sevgi olduğundan ve O’nun çocukları olduğumuz için sevginin bizdeki niteliklerden biri olması gerektiğinden söz ettik. Ayrıca bu sevginin bencil olmadığını, yani almak değil vermek olduğunu anlattık. Bugün de yine insan sevgisi ve Tanrı sevgisi üzerinde duracağız.
Sevgi nedir?
Maalesef günümüzde “sevgi” kelimesi Hristiyanlar arasında çok yanlış anlaşılır, çünkü kültürümüz Tanrı Sözü geleneği ile yoğrulmadığı için İncilsel tanımdan uzaktır: “Sevgi, insanı bir şeye ya da bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygudur.”. Oysaki Hristiyan sevgisi sadece bir duygu değil, esenlik ve tutku ile yaptığımız bir seçimdir. Tanrı, bizim gibi günahlı insanları seviyor ve bu konuda bizler de O’nun çocukları olarak babamıza benzemeliyiz.
Okuma: 1.Yuhanna 4:17 – 5:5
Hristiyan olduğumuzu nasıl biliyoruz?
1.Yuhanna kitabını incelerken aslında Hristiyan olmanın üç önemli noktasına değindik. Çalıştıklarımıza dayanarak “Hristiyan olduğumu nasıl biliyorum?” sorusunu üç şekilde yanıtlayabiliriz:
1. Teolojik -İlahiyatsal- olarak Hristiyan olduğunu nasıl bilirsin?
Eğer Mesih İsa’nın çarmıhta akıttığı kanın senin kurtuluşun için olduğuna ve O olmadan kurtuluş olmayacağına inanıyorsan işte o zaman teolojik olarak Hristiyan olduğundan emin olabilirsin.
2. Ahlaki olarak Hristiyan olduğunu nasıl bilirsin?
- Günahtan nefret ediyor musun?
- Yaşadığın günahlar seni üzüyor mu ve bunlardan tövbe edip temiz bir yaşam sürmeye odaklı mısın?
- Hayatında İsa gibi mi ilerliyorsun?
Bunların cevabı evet ise, işte o zaman ahlaki anlamda Hristiyan bir yaşam sürüyorsun demektir.
3. Sosyal anlamda Hristiyan olduğunu nasıl bilirsin?
- Kardeşlerle paydaşlık içinde misin?
- Diğer insanları seviyor ve onlarla görüşmek istiyor musun?
- Kilisenin işleri için koşturmak sana sevinç veriyor mu?
Eğer bunlara da cevabın evet ise o zaman sosyal anlamda da bir Hristiyan hayatı yaşıyorsun demektir.
Korku ve Sevgi
Bir şeyi ya da bir kişiyi gerçek anlamda Tanrısal bir sevgi ile sevdiğimizde (agape, fileo, eros) aslında korkusuz oluyoruz. Aslında bunun bir gerçek olduğunu biliyoruz. Neden? Çünkü birçoğumuz sevdiğimiz için canımızı verebiliriz, öyle değil mi? Hepimiz gerektiğinde eşimiz, çocuklarımız, kardeşlerimiz, anne babamız ve hatta dostlarımız için canını verebilir öyle değil mi? Korku ve sevgi konusunu biraz deşersek, ülkemizde pek çok kadının eşlerinden ölesiye korktuğunu görürüz. Buna rağmen, “Eşim beni dövse de bana hep kötü davransa da gerçekte bunları beni sevdiği ve kıskandığı için yapıyor” şeklinde bir mantıkla karşılaşıyoruz.
Peki bu gerçekten sevgi mi? Sevgi böyle mi davranır? Hayır, bu kesinlikle sevgi değildir. Tanrı sözüne göre seven kişi sevdiğini kayırır; sevdiğine şefkatli, sabırlı davranır, onu korur, maddi ve manevi olarak onun ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önünde tutar, ona yardım eder, onun için dua eder ve ona yumuşak huylu bir şekilde davranır. Sevginin nasıl olması gerektiği, bize 1.Korintliler 13.ayette açıklanmıştır.
Aslında Yuhanna, mektubunu okuyan bu kiliseyi son günler konusunda yüreklendirmek istiyor. Korkmayın, eğer yargı günü için korkuyorsanız içiniz rahat olsun. Eğer korkuyorsan, Hristiyanlığın en temel öğretilerinden birini anlamamışsın demektir. Mesih İsa’ya ait olan için hiçbir mahkûmiyet yoktur. Tanrı’ya itaat etmeliyiz, ki ayetler de bunu vurguluyor zaten; fakat O’ndan korktuğumuz için değil, O’nu sevdiğimiz için O’na itaat etmeliyiz. Korkudan dolayı itaat geçicidir, otorite kalmayınca itaat de kalmaz; oysa sevginin sağladığı itaat kalıcıdır. Korku yargıdan olmamalıdır, çünkü ayetler Tanrı’nın “Sevgi” olduğunu söylüyor. Mesih tüm yargıyı kendi sırtına alıyor. Buna dayanarak Yuhanna; korkan kişinin Tanrı sözünde yetkin olmadığını söylüyo, yani Mesihsel özelliklere tam anlamıyla sahip olamadığımızı vurguluyor. Fakat bu yetkin sevgi bizleri Mesih gibi yapıyor ve aynı zamanda O’nun çarmıhtaki işi aracılığı ile bize olan sevgisini gösteriyor.
İnsan Sevgisi
Ayetler dramatik bir şekilde yine kardeş ve komşu sevgisine dönüyor. İnsan sevgisi Mesih merkezli yaşamın en önemli simgelerinden biridir. Tanrı’yı sevdiğini söyleyen kişi kardeşini de sevmelidir. Fiziksel olarak görebildiğimiz, dokunabildiğimiz kardeşimizi sevmezsek görünmeyen, fiziksel olarak hissedemediğimiz Tanrı’yı sevmemiz mümkün değildir. Bazen ilginç şekilde bazılarımız, “ben kolayca sevebilen biri değilim” diyor. Eğer durumumuz buysa, o zaman bunun için tövbe etmeli ve Mesih’in bize duyduğu sevgiyi anlamaya, onu hissetmeye çalışmalıyız. Bizler Tanrı’ya benzemeye çalışıyoruz, öyle değil mi? 3 yaşındaki oğlum Josiah geldi ve benimle beraber tıraş olmak istediğini söyledi. Yani “babama benzemek istiyorum” dedi. Çocuklarımız biyolojik babalarına ve annelerine nasıl benzemeye çalışıyorlarsa bizler de göksel babamıza benzemeliyiz ve bunun için birbirimizi sevmeliyiz.
Tüm dinler, kurtuluş için bir şeyler yapmamızı öğütler veya emreder. Ama bu, bizi dinlerden ayıran şeydir: “bir şeyler yap ve Tanrı’yı mutlu et, yılda bir ay bunu yap, şu kadar bağış yap, her gün aynı saatte düzenli tapın vs.”, tüm bu çaba Tanrı’nın sevgisini ve takdirini kazanmak içindir. İşte sevgi Tanrı’sını sahte Tanrılardan ayıran şey budur: Tanrı bizleri sever, biz daha O’nu tanımazken O bizi seçmişti ve sevmişti. Bizler de Tanrı’nın bizi sevdiği gibi birbirimizi sevmeliyiz. İnsanlarla aynı fikirde olmayabilirsiniz ama onları sevmelisiniz. Bu özellikle kiliseler arası bir sorundur aslında. Bazı kişiler var ki, “Ben kiliseye gitmiyorum ve o kilisedekileri sevmiyorum” diyor: Böyle bir Hristiyanlık olamaz. Yuhanna, “Kardeşini sevmeyen katildir” diyor ve kiliseye gitmeden Tanrı’nın bedenine paydaşlık edemezsin. “Tanrı’yı seviyorum.” deyip “Tanrı’nın çocuklarını sevmiyorum.” diyorsan o zaman Tanrı’yı sevmiyorsun demektir. Bunu çok iyi anlamalıyız. Tanrı’yı seviyorsan kardeşini de sevmelisin. Kendi aramızda aynı sorunları yaşıyoruz. Aslında bu, şeytanın çok hoşuna gidiyor; çünkü Hristiyanlar birbirleriyle hasım oldukları zaman şeytan kendi kurşunlarını harcamamış oluyor. Fakat bazı topluluklar var ki şaşırtıcı şekilde birbirlerini seviyorlar. City Kilisesi, kendi mezheplerinden olmayan bir kiliseye bağış yapmışlar, hem de aynı şehirdeler. Yani aslında aralarında ufak bir rekabet bile olabilir. Tam 1,5 milyon dolarlık bir yardımdan söz ediyorum…
Tanrı’yı Sevmek
İnsan insanı sevebilir ve Tanrı’yı tanımasa bile diğerini kayırabilir. Sonuçta, Hristiyan olmayan kişide insan sevgisi yoktur demiyoruz. Dediğimiz şey şudur: Yaratılmış bir canlıyı bu kadar severken o sevdiğimiz kişiye soluk vereni sevmiyor olmak bir sorundur, bir sadakatsizliktir. Fakat eğer Tanrı’yı tanıyorsak işte o zaman İsa’yı da sevebiliyoruz ve İsa’yı seven kişi Tanrı’dan doğmuş olan kişidir. Ne ilginç bir sıralama… İnsan, insanı sevmelidir; işte o zaman Tanrı’yı sever. İnsan Tanrı’yı sevmelidir, işte o zaman Mesih’in çarmıhta yaptığı işi anlayabilir. Ben ailemden en çok ne zaman hoşnut oluyorum biliyor musunuz? Onlar Tanrı’yı sevdikleri zaman… Eğer Josiah, Michael Jordan’ına vaaz veriyorsa bir baba olarak bundan daha çok sevildiğimi hissetmiyorum ya da eşimin elinde Kutsal Kitap’ını görünce… İşte bunun gibi sevgi, bir anlamda itaatle tamamlanıyor. Eğer seviyorsan bunu sadece söylemiyorsun ama yaşıyorsun. Yuhanna, “Tanrı’yı seviyorsan itaat et” diyor. Eğer sevdiğin şeye itaat ediyorsan bu sevinç verir; eğer sevmeden bunu yaparsan bir göreve, bir zorunluluğa dönüşür ve bu da gittikçe tatsızlaşır. Tanrı, O’nun ardı sıra gitmemizi istiyor çünkü bizi seviyor. Tanrı, yaşam ve sevgi Tanrı’sıdır. Eğer onu seviyorsan karanlıkta yürümezsin. O’nun yüzünü ararsın. Hayatta birçok şeyi araştırıyoruz, fakat araştırmakla ilgili tek bir hakkımız olsaydı, işte o zaman Tanrı’yı araştırın derdim. Çünkü yaşayan gerçek bir Tanrı var. Biz Hristiyanlar insanlara karşı “Hristiyan yaşantısını” bazen zor göstermeye çalışıyoruz. Oysa İsa “boyunduruğum ağır değildir” diyor. Buyrukları kolaydır. Çünkü bizler imanımız sayesinde muzafferiz.
Zafer
Tanrı dünyayı öyle çok sevdi ki biricik oğlunu verdi, öyle ki Tanrı bize olan sevgisini göstersin ve ancak bu sevgi bizleri Kutsal Tanrı’nın önünde doğru kılabilir. O zaman muzafferiz, diyor ayetler. Bu zaferi biz mi kazandık? Hayır, bizim için Mesih kazandı. Ölümü yendi. Biz mi muzafferiz? Evet, Tanrı’nın çocukları olarak imanımız aracılığı ile muzafferiz. Mesih’in zafer kazanmış olması bir ihtimal değildir, bir garantidir. Yargı günü için korkulacak hiçbir şey yoktur. Tanrı, O’nun çocukları olduğumuzdan emin olmamızı istiyor.
Yolda: Kardeşlerim, hayatta yürüdüğümüz bu yolda birbirimizi sevmek, kendi başına yeterli değildir. Her şeyi yaratanı ve her şeyin devamını sağlayanı da sevmeliyiz. Öyleyse kardeşlerim, Yüce Tanrımızı sadece sözlerle değil, eylemlerimizle ve yürekten sevelim. Size esenlik olsun.