Atanmam için yerel pastörler kurulu benimle görüştükten sonra her üye rehberlik adına bana bir tavsiye verdi. Her zaman Söz’ü vaaz et. Kutsal bir adam ol. Birisi bana, “Halkına çok yaklaşma.” dedi. Kimse onu düzeltmese de Kutsal Ruh yüreğimde alarm çanları çaldı. Bu yorum, onu pastörel hizmette küçümser yapan yaşamındaki açık yaraları ve hassas konuları ortaya çıkardı. O zamanlar gençtim, ruhsal yetkinlikten uzaktım ve bir baş pastör olarak hizmet etmemiştim. Ama onları yüreğime kabul etmeden insanlara çobanlık edemeyeceğimi biliyordum.
Bir örneklem her kilise-pastör ilişkisine uymayacaktır. Kişilikler, ilgi alanları ve tarzlar doktrinle, metotlarla ve değişimle birleştiklerinde bazen kilise atmosferini bozarlar. Yine de Rab her birine uygun yönergeyi verir. Bu, “birbirinize” denen pasajlarda bulunur ve yerel kilisede ahenk ve sadakati korumak adına yaptığımız savaşı bize hatırlatır. Her birimiz birbirimizi sadık bir şekilde sevmeye, kabul etmeye, cesaretlendirmeye ve nezaket göstermeye çağrıldık (Yuhanna 13:35; Romalılar 15:7; 1. Selanikliler 5:11; Efesliler 4:32).
Bunun ortasında, Şeytan ateşli oklar (Efesliler 6:10-20) fırlatarak gergin tavırlara, düzensizliğe, ilgisizliğe, hoşnutsuzluğa neden olur. Buna dünyanın etkisini, daha bol bereket, kiliseye tepeden bakma, hatta pastörel hizmete tepeden bakma, “canlı yayın yapan kilise”ye yapılan tehlikeli geçiş düşünceleriyle kışkırtan sosyal medyanın üyeler arasında bıraktığı izi eklerseniz teşvikin kırılmasına neden olur. Bu tür bir atmosferde İsa Mesih pastörleri sürüye çobanlık etmeye çağırır (Elçilerin İşleri 20:28; 1. Petrus 5:2). O, “çobanlık et”ten başka her hangi bir ikaz eklemedi.
Seneler geçtikçe üyelerin acı dolu ayrılışlarına tanık oldum. Bazıları teolojik olarak uyuşmadı. Başkaları sırf bir arkadaşı gitti diye ayrıldılar. Bazıları diğer kilise hizmetlerini tercih ettiler. Bazıları da iş değiştirip başka bir yere yerleştiler. Sebep ne olursa olsun sevdiğim ve hizmet ettiğim, kendileriyle paydaşlık etmekten haz aldığım, beraber kahkaha atıp ağladığım insanlar ayrıldılar. Bazen hızla ayrılanlar olurken bazıları yavaşça ayrıldı. Kalmamaları mümkünken insanlara yüreğimi nasıl verebilirdim?
Dengeyi Tekrar Sağla
Üyeler ayrılınca başınız dönüyormuş gibi hissetmek kolaydır. Bu kayıptan dolayı başınız dönüyor, merak ediyorsunuz ve canınız acıyordur. Buna rağmen İsa sizi kanıyla satın aldığı sürüye çobanlık etmeye çağırdı (Elçilerin İşleri 20:28). Çobanlık sürüye toprak seviyesinde yakın temas gerektirir. Onlara yakın olmadan çobanlık edemezsiniz. Buna rağmen onlara yakın olmak tekrar canınızın yanacağı manasına gelebilir. Kırılganlık pastörel hizmete eşlik eder. Evet, tekrar canınız acıyacak. Bazen sizi terk edenler en yakın arkadaşlarınızdır. Bunu kişisel olarak biliyorum ve İsa da bunu biliyor.
Dengeyi tekrar nasıl sağlarsınız? Yetmiş kişi hizmet başarısına sevindiğinde İsa onlara buna sevinmemelerini, “ama isimlerinin göklerde yazılı olmasına sevinmelerini” söyledi. Sevincinizi İsa’da bulun, yaptığınız hizmette değil (Luka 10:17-20). Eğer sevinciniz ondaysa sürü döneklik yapsa da, acıya rağmen, sorumluluğunuz altındakilere pastörlük etmeye devam etme konusunda cesaretiniz kırılmayacaktır. Yüreklerinizi onunla ısıtın.
O, Rab’bin Hizmeti; Cesaretinizi Yitirmeyin
Kendi hizmetlerimize atıfta bulunurken sık sık “benim” zamirini kullansak da aslında Rab’be aittirler. Pavlus ayrılık ve muhalefet acısına tanık olmasına rağmen hizmetin Rab’den alındığından da bahsetmiştir. Bunu o yaratmadı. İsa yarattı. Bu nedenle, “cesaretimizi yitirmeyiz” diye yazabilmiştir (2. Korintliler 4:1-6).
O, cesaretini yitirmedi çünkü zorluklara ve mücadelelere rağmen İsa Mesih’in müjdesinin vaaz edilişinde Tanrı’nın haz bulduğunu biliyordu. Diğer bir deyişle, Pavlus, hizmetin kendisiyle veya performansıyla veya hatta rahatlığıyla alakalı olmadığını fark etti (belki de bu noktaya gelinceye dek mücadele etti). O, Mesih’i sadık bir şekilde vaaz etmekle, sonrasında kurtarış amaçlarını işe koyması ve tamamlaması için Rab’be güvenmekle alakalıdır.
Peki hizmetlerimiz aracılığıyla Söz’ü duyan bazı insanlar ayrıldıklarında ne olur? Sevdiğimiz ve yaşamlarımızı bağladığımız o kişilerin acı dolu ayrılışları aracılığıyla Rab içimizde bir şey gerçekleştirebilir.
Aceleci ayrılıklar bana Rab’bin değil topluluğun onayını istediğimi gösterdi. Hizmette uzun süre dayanabilmek için o radikal, içsel değişime ihtiyacım vardı. O, ona olan bağlılığınızı derinleştirebilir. Koşulsuz bir şekilde sevmeyi bize öğretebilir. Fark etmeden yüzeyin altına sızmış olan kendini beğenmişlik kalıntılarını soyup atabilir. Acıyı getirebilir öyle ki çobanlık ettiğimiz kişilere karşı daha sadık bir şekilde anlayışlı olalım.
Bu onun hizmeti. Cesaretinizi yitirmeyin. İyi çoban sizi bilir.
Size Emanet Edilen Sürüye Hizmet Edin
Ayrılmayan üyeler sizin nazik çobanlığınıza ihtiyaç duyarlar. Ayrılıklardan dolayı kolayca dikkatiniz dağılabilir. Zihniniz felç geçirebilir, aklınız gidenlerde kalabilir ve farkında olmadan çobanlık etme sevincini kaçırabilirsiniz. Odaklanmamış bir pastörden dolayı topluluk da acı çeker. Kalabalıklar gittiğinde İsa gözünü bile kırpmadı (Yuhanna 6). Hatta öğrencileri sayılan bazı kimseler de bu süreçte homurdanarak ayrıldı. İsa, ayrılıklarda bile (Yuhanna 6:65) Baba’nın egemen amaçlarına yaslandı. Tereddüt veya şikayet etmeden geride kalanlara çobanlık etmeye devam etti.
Kiliseden ayrılan insanların acısını en aza indirgemiyorum. Seneler önce, üç yıl süre zarfında topluluğumuzun yüzde 65’i ayrıldı. Bu zor bir dönemdi. Ama bundan iyi dersler çıkardım ve geride kalanlara daha da yakınlaştım. Kendimizi toparlayıp devam ettik, Mesih’te çok daha güçlüydük, hizmette daha alçakgönüllüydük ve Rab’bin takdirine daha çok güveniyorduk. Pastörlüğe devam etmeyi, hizmette kendimi diğerlerine vermeyi ve yol boyunca gelen acılarla birlikte Rab’be güvenmeye devam etmeyi öğrendim.
Kabahatlere Aldırmayın
Topluluğumuzu kabahatlere aldırmamaları konusunda teşvik ettiğimiz gibi bizler de bunlara aldırmamalıyız (Süleyman’ın Özdeyişleri 19:11). Bilerek veya bilmeyerek sizi yaralayanlara karşı gösterdiğiniz acılık, durumu sadece şiddetlendirecektir. Ama sevgiyle, size yapılan birçok günahı örtersiniz (1. Petrus 4:8). Böyle yaptığınızda lanet talepleriyle değil lütufla dua edin.
Kiliseye başladığımız gün ailesiyle birlikte katılan bir kardeşe yakınlaştım. Bana bir lider, teşvikçi ve dost oldu. Dördüncü bebeğimizin doğumundan hemen sonra hastaneye gelip bizi ziyaret eden ilk kilise üyesiydi. Bir gün geldi ve bana ayrılacağını söyledi. Nedeni şuydu: “Başarılı şeylerin civarında olmayı sevdiğimi biliyorsun ve bu başarılı değil. Ayrılıyorum.”
Hepsi buydu. Bir anda on sene dikkate alınmadı. Onu affetmem ve onun için dua etmem için Tanrı bana lütuf verdi. Daha sonraki senelerde, onun ailesine hizmet etme fırsatları buldum. Beni cesaretlendirmeye çalıştı. Ayrılmak için hiçbir Kutsal Kitapsal sebebi yoktu. Ama ayrıldı. Bununla geçmişte yaşamamayı ve lütuf ve nezaketle devam etmeyi öğrendim.
Bu uygulamaların hiçbiri doğal olarak gelmez. Aksine bunlar İsa’daki en derin tatminimizi bulmayı öğrenmekten gelir. Kilise üyelerimize hizmette bol sevinç bulunabilse de o, bir kilise üyesinin bize verebileceğinden çok daha fazlasını verir. Tanrı’nın niyet ettiğinden daha fazlasını onlardan kolayca bekleyebiliriz.
Sürüye çobanlık edin. Onları yüreğinizde tutun. Her zaman İsa’nın yeterli olduğunu fark edin.
Phil A. Netwon