Ne mutlu İsrail’in Tanrı’sına umut bağlayan, yürekten güvenen insana! O yarattı yeryüzünü, denizi ve içindeki her şeyi. Sonsuza dek asla değişmez O’nun gerçeği. Mazlumları kurtarır, yoksulları doyurur, vaatleri asla boş çıkmaz.
Isaac Watts
Umudum var; günahkâr olmadığım için değil ama Mesih’in uğruna öldüğü bir günahkâr olduğum için.
Charles Spurgeon
Müjdeyi kabul eden kişi, Tanrı’nın önünde durabilme hakkını yalnızca İsa Mesih’e iman etmek suretiyle elde edebilir. Tek bir şeye iman etmenin tehlikeli ve en hafif tabirle akılsızca olduğuna dair yaygın bir inanç söz konusudur. Toplum, alternatif bir planı olmayan ya da kaçış planı bulunmayan, yatırımlarını farklı alanlara yönlendirmeyip bütün yumurtalarını aynı sepete koyan ya da ardından tüm köprüleri yıkan kişiyi ihmalkâr, kaygısız ve geniş bir insan olarak görür. Ancak İsa Mesih’i kabul eden kişinin tam olarak yapması gereken şey budur. Hristiyan inancı her şeyin üzerindedir. Mesih’i gerçekten kabul etmek, diğer her şeyden umudu kesmek ve bütün umudu Mesih’e bağlamak demektir. İşte bu nedenle Pavlus, eğer Mesih bir sahtekâr olsaydı, bu yüzden herkesten çok Hristiyanların acınacak halde olacağını söylemektedir. Eğer Mesih Kurtarıcı değilse Hristiyan mahvolmuştur, çünkü başka bir planı ya da güvencesi yoktur. Hristiyan kişi imanla, ‘‘Rab sana güveniyorum, eğer sen beni kurtarmasaydın cehennemde olurdum. Ben kendim için başka bir hazırlık yapmayacağım’’ der. Müjdeyi gerçekten kabul etmek yalnızca günahtan dönmek demek değildir, aynı zamanda Mesih dışında başka bir şeye umut bağlamamak, özellikle de insanın kendisine güvenmemesi demektir. Müjdeyi gerçekten kabul etmiş kişi, Tanrı’nın önünde durmasının kendi erdeminden ve buna lâyık olmasından kaynaklandığına dair küçücük bir düşünceden bile tiksinir hale gelir. Mesih’teki yeni yaşamı iyi işler meydana getirse de, kurtulabilmek için iyi işlerden medet ummaz, yalnızca Mesih’e ve onun kusursuz eylemine iman eder.
Paul Washer
Tanrı yolunda yürümek o kadar mükemmeldir ki en kötü kişi bile ölürken buna sahip olmak ister.
Şimdi Tanrı yolunda yürümek küçümsense ve şüphe altında olsa bile—ölüm zamanı geldiğinde herkes Tanrı yolunda yürümek ister. Bir filozof genç bir adama sormuş, ‘Krezüs gibi zengin veya Sokrat gibi erdemli mi olmak istersin?’. O da, ‘Krezüs gibi zengin yaşamak—Sokrat gibi ölmek isterim.’ demiş. Dolayısıyla insanlar zevk içerisinde kötüyle birlikte—ölürken de Tanrı yolunda yürüyenin yanında olmak ister: “Doğru kişilerin ölümüyle öleyim, Sonum onlarınki gibi olsun!” Tanrı yolunda yürümek ölüm zamanında bu kadar arzulanıyorsa bunun neden hemen peşine düşmüyoruz?
Thomas Watson
… katılımcılardan bir tanesi heyecanlı bir şekilde toplumumuzun bozulduğundan ve her şeyin nasıl günden güne kötüye gittiğinden konuşmaya başladı. Hemen sesindeki korkunun ve özgüven eksikliğinin farkına vardım -ulusumuzun ahlaken, ekonomik ve politik çöküntüye uğradığı takıntısı. Şöyle cevap verdim: “Buna kötü diyorsan, gör bak daha neler olacak.” “Tanrı bunların Amerika’nın başına gelmesine izin vermez, değil mi?” diye fısıldadığını duydum. “Neden olmasın?” diye sordum. “Tanrı neden Amerika’nın başına kötü şeyler gelmesine izin vermesin? Tanrı’nın doğruluk ölçütlerinden ayrılan her ulusun durumunun kötüye gittiğini ve sonunda çöktüğünü tarihten biliyoruz.” Önemli bir noktayı vurgulamaya çalışıyordum: Umudumuz, toplumun iyi durumuna bağlı olmamalı. Tanrı Sözü’ne göre sadece buradan geçen ‘yabancılar’ız. (1.Petrus 2:11) “Bizim vatanımız göklerdedir.” (Filipiler 3:20) Bu dünya gerçek evimiz değildir.
Dr. Gene A. Getz
Kesin umut çok arzu edilir.
Güvencenin bundan daha çok istenmesini dilerim. Çok sayıda inançlı kuşku duyarak yaşıyor, kuşku duyarak ölüyor ve bir tür sis içinde cennete gidiyor:
Kesinlik arzu edilmelidir, çünkü canımıza anında rahatlık ve esenlik verir. Bu yaşamda aile ilişkileri, para ya da iş gibi konularda belirsizlik zihinsel ve bedensel sağlığımızı mahvedebilir. Ruhsal konularda belirsizlik canımızın sağlığını mahvedebilir. Güvence, sevilen birileri öldüğünde inançlıyı destekleyecektir; güç durumlarda bile Tanrı’yı övmeyi, Mesih uğruna acı çekildiğinde sevinmeyi mümkün kılar. Güvence, Petrus’un öldürülme olasılığından bir gece önce derin uyumasına imkan verdi. (Elçilerin İşleri 12) Güvence büyük korkuyu yok eder; ölmek üzere olan inançlıya ‘barındığımız bu dünyasal çadır yıkılırsa, göklerde Tanrı’nın bize sağladığı bir konut… sonsuza dek kalacak bir evimiz vardır’ (2. Korintliler 5:1) deme fırsatı verir.
John Charles Ryle D. D.