Get In Touch
541 Melville Ave, Palo Alto, CA 94301,
ask@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.705.5448
Work Inquiries
work@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.306.6725

PASTÖRLERİN KİLİSEDE ARKADAŞLARI OLMALARI GEREKİR. DEĞİL Mİ?

Dijital medya ve web günlüklerinden önce radyo vardı ve radyonun sembolik seslerinden biri Paul Harvey’di. Harvey yaklaşık 60 sene dinleyicilerine pastörel bir ses ve ayrı bir konuşma tarzı sundu. Her bölüm bir haber, yorum ve insanları ilgilendiren hikayeler karışımından oluşuyordu ve bu sadece bilgilendirmekle kalmıyor, aynı zamanda eğlendiriyordu.

Özellikle benim ilgimi çeken onun “Hikayenin geri kalanı” diye adlandırdığı beş dakikalık yayınlarıydı. Bu kısa tarihsel hikayeler genellikle sürpriz bir sona sahip olurdu ve “Ve artık hikayenin geri kalanını biliyorsunuz” diye yayını kapatarak markasını belli ederdi.

“Evet, pastörlerin kilisede arkadaşları olmalı” diye adlandırdığım makalemin üzerinde eşimle beraber düşünürken bu sözcükler aklıma geldi. Yazdıklarımın arkasındayım ve bunlara inanıyorum ve işte hikayenin geri kalanı.

Pastörel Hizmet Yalnız Ve Mutsuz Bir Yer Olabilir

Evet, pastörler ve eşlerinin kilise içerisinde yakın arkadaşları olmalıdır ama bu, olacak manasına gelmez. Böyle bir cümleyi yazmak bile zorken bu gerçeklikle yüzleşmek daha da zor olacaktır. Kilise içerisindeki arkadaşlıklar genellikle pastörler ve aileleri için zordur. Yalnızlık bazılarını çaresizliğe sürüklemek için yeterlidir.

Kişiyi bu durumdan ayırmak zordur. Çeşitli nedenler olsa da yalnızlığın kökü pastörlerin ve topluluk üyelerinin kişiyi bu durumdan ayırma beceriksizliğinden (genellikle kasıtlı olmadan) gelir. Bu gerçeklik aynı zamanda pastörün eşinin yaşamında da görülür.

Her sıradan karşılaşma, öğle yemeği randevusu, kahve toplantısı ve ders dışı aktivite pastör-üye ilişkisi kapsamına girer. Bu karşılaşmaların çoğu kaçınılmaz bir şekilde dönüp dolaşıp konuyu kiliseye, yaptığı işe, programlarına ve politikasına getiren sohbetlere önderlik eder. Böyle sohbetler böylelikle Eriha’ya benzeyen duvarlar için tuğla ve çimento görevi görür, gerçek arkadaşlığın gelişimini engeller.

Gelin kilisede yapılan konuşmaları Tanrı’nın lütfunu bolca verdiği ve Mesih’te birlik olan, seçilmiş, bağışlanmış ve toplanmış halkı tartışmakla karıştırmayalım. Kilisenin işini tartışmakla İsa ve gelinini tartışmak arasında bir fark var. Bazı zamanlarda gerekli olsa da, sadece kurumu tartışmak ruhsal olarak bizi tüketebilir ve bir kişi-pozisyon bölünmesi başlatarak gerçek arkadaşlık olasılığına bizi yabancılaştırabilir.

Bir topluluğun üyeleri tarafından pastör, gerçekten görülmesi gereken bir kişi olarak değil bir pozisyonu doldurması beklenen bir profesyonel (çok daha az arkadaşça davranılması gereken biri) olarak görülebilir. Diğer yanda, İsa ve insanlar hakkında yapılan konuşmalar yaşam veren enerjiyi sağlar, ruhsal içtenliği canlandırır ve Mesih’te paylaştığımız birliği derinleştirir. Bu gerçeklere odaklanan konuşmalar pastörün uzmanlığında değil Mesih kişisinde başlatılan arkadaşlık için gereken temeli sağlar.

Yakın Arkadaşlıklar Kesin Değildir

Arkadaşlıklar çeşitli içtenlik seviyelerinde karşımıza çıkar. Bazıları sadece yüzeysel kalırken bazıları ortak ilgi alanları, paylaşılan arzular ve karşılıklı güvenin bir sonucu olarak filizlenecektir. Her arkadaşlık seviyesi önemli olmasına rağmen çoğumuzun aradığı derinliği pek azı sağlayacaktır.

Bir pastörün hizmet etmeye çağrıldığı kilise kendisinin veya ailesinin derin arkadaşlığa olan özlemini gidermeyebilir ama bu, topluluğunun önemsemediği manasına gelmez. Bu aynı zamanda kilise içerisinde arkadaşlıkların olamayacağı manasına da gelmez. Kilise aileniz sizin arkadaşlığa olan kişisel özleminizi karşılamaya uygun olmayabilir. Bu olduğunda, pastörler olarak hayal kırıklıklarımızı onların hataları olarak görmeme konusunda dikkatli olmalıyız.

Aksine, sağladığı arkadaşlıklar için Tanrı’ya şükredelim. Yüreklerimizin arzularını sağlaması için Tanrı’ya dua edelim ve beklediğimiz şekilde duamızı yanıtlamayabileceğini hatırlayalım.

Belki de lütufkar bir biçimde bize sağladığı ilişkileri kabullenmemizi arzuluyordur öyle ki kasıtlı bir şekilde terbiye edilsin, teşvik edilsin ve geliştirilsinler. Belki de yakın arkadaşlığa olan arzumuz bir veya iki kişi tarafından değil bedenin toplu üyeliği aracılığıyla tatmin olacaktır.

İsa Daha Yakındır

Süleyman’ın Özdeyişleri yazarının yazdığı gibi, “Yıkıma götüren dostlar vardır, ama öyle dost var ki, kardeşten yakındır insana” (Süleyman’ın Özdeyişleri 18:24). Bu dost İsa’dır. En derin özlemlerimizi bilen ve tatmin eden odur. Basit ve net bir biçimde İsa yeterlidir.

Tanrı her zaman tam da ihtiyacımız olanı zamanı geldiğinde sağlayacaktır. Gelin Tanrı’nın kutsamasını almamızı engelleyen ilişkisel duvarlar örme eğilimimize karşı savaşalım. Sadece İsa’nın sağlayabildiği içtenliği ve geçerliliği kilisenin sağlamasını beklemeyelim. Neticede, başkalarıyla olan arkadaşlığımızı filizlendiren onunla olan dikey ilişkimizdir.

Jeremy Todd