Yaşamının erken döneminde Luther, Augustin cemaatine bağlı bir keşişken, tamamen kutsal olan Yaratıcımızın önünde pak olamayacağımızın farkına varmıştı. Hatta daha da ötesi, günahlarını itiraf ettiği ve Kutsal Yazıları okuduğu süre boyunca, günaha düşmüş hiçbir insanın, ilahi affedilişi kendi çabalarıyla Tanrı’nın yasasına uymaya çalışarak edinemeyeceğini, buna dair hiçbir umudun olmadığını anlamıştı.
Luther bu varolan suçluluk sıkıntılarıyla uğraşırken, Tanrı’nın O’na Mesih’in kendi halkı için yaptığı işin yeterliliğini göstermek adına düzenlediği bazı olayları görüyoruz. Luther 1510 yılında, kendi manastırını temsilen Roma’ya doğru yola çıktı ve kutsal olarak anılan bu kentteki sefahati ve berbatlığı gördüğünde şoka uğradı. Rahipler fuhuşa, eşcinselliğe ve iki yüzlülüğe bulaşmıştı ve orta çağ kilisesinin benimsediği Kutsal Kitapsal olmayan birçok uygulama Luther’i sorgulamaya yöneltmişti.
Tüm bunlar -Luther’in varolan suçluluğu, kilisenin ahlaki yozlaşmışlığı, ve Kutsal Kitap çalışmaları- 1515 yılında bir sonuca ulaşmıştı. Teoloji profesörü olarak Mezmurlar ve Romalılar kısımlarını öğretirken Luther, eğer Tanrı’nın önünde kendi uğraşlarıyla kendisini aklama çabasını bırakırsa ve yalnızca İsa’ya güvenirse, Mesih’in doğruluğu sayesinde Tanrı’yla barışabileceğinin ve O’nun önünde doğruluk bulabileceğinin farkına varmıştı. (Romalılar 3:21-22)
Luther zamanla Mesih’in -çarmıhta- yaptığı işin günahlı olan kişinin affedilmesi için gereken ihtiyacı sağladığını anlamıştı. 1517’de Papalığın emriyle satılan endüljanslar Luther’i, yazdığı 95 Tezi Wittenberg’deki kilisenin kapısına çakmaya yöneltmişti. Bu metin, orta çağ kilisesinin yozlaşmışlığı ile alakalı karşıtlıkları sunarken Wittenberg’de akademik bir tartışma doğurmasını amaç ediniyordu ancak bazıları bu metni alıp kopyalayarak tüm Almanya’ya ulaştırdılar.
Papa, özellikle diğer reformcularında aynı şekilde orta çağ kilisesinin yaptıklarının kutsal kitapsal temelinin olmadığını savunmaya başladıklarını görünce Luther’in protestosunu hoş karşılamadı. Ancak Luther ve bu diğer kişiler ölüm tehditlerine rağmen dik durabiliyorlardı. Çünkü Mesih’in yeterliliğini, yaşam ve ölümde tek ihtiyaçlarının O olduğunu anlamışlardı. Ve böylece kilisenin reformu başladı.
Coram Deo: Tanrı’nın Önünde Yaşam
Mesih’in yeterli olduğunu anladığımızda, en zor zamanlarda bile gerçek ve doğru için dik durabiliriz. O’nun bizi koruduğunu ve bizim için ve kendi yüceliği adına etkin olduğunu bilerek, sonuçları ne olursa olsun doğru şeyi yapabiliriz. Tehdit edildiğimiz zaman unutmayalım ki biz O’nun gerçeğini savunduğumuzda Mesih bizim yanımızdadır ve ne olursa olsun ihtiyaçlarımızı karşılamaya yeterlidir.