Mesih bu kutsal gizemleri Kutsal Ruh aracılığıyla öğretir. Dünya bu öğretişin ne olduğunu bilmez. “Doğal kişi, Tanrı’nın Ruhu’yla ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir, ruhça değerlendirildikleri için bunları anlayamaz.” Düşüncenin yenilenmesiyle değişmenin ne olduğunu veya Kutsal Ruh’un içimizdeki işleyişini bilmez; bunlar ona bilmece veya paradoks gibi gelir. Bu kişi dünyadaki şeylere dair bir Mesih imanlısından daha fazla anlayışa sahip olabilir—ama Tanrı’yla ilgili derin şeyleri görmez. Domuz ağacın altındaki meşe palamutunu görebilir—fakat bir yıldızı göremez. Mesih’ten öğrenen kişi göklerin egemenliğinin sırlarını görür.
Thomas Watson
Evvela, acı gerçek şu ki herhangi bir dine sahip olmak isteyen çok az genç var. Bu dediğim, kişilerle ilgili değil herkesle ilgili. Kibirli veya alçakgönüllü, zengin veya fakir, yumuşak huylu veya basit, okumuş veya okumamış, köylü veya kasabalı farketmez. Ne kadar az gencin Kutsal Ruh tarafından yönlendirildiğini, ne kadar azının yaşama götüren o dar yolda olduğunu, ne kadar azının yüreklerini göksel şeylere koyduğunu, ne kadar azının çarmıhını alıp Mesih’i takip ettiğini gözlemledikçe kaygılanıyorum. Bunu üzülerek söylüyorum ama inanıyorum ki Tanrı’nın gözünde bu söylediklerim gerçek.
John Charles Ryle
Ruh, yüreğimizin lütufla dolup taşmasına neden olur, benliğin hem köküne hem de dallarına karşı koyan ürünü üretir. Pavlus, Galatyalılar 5:19-23’te “benliğin işleriyle (ürünüyle)” “Ruh’un ürününü” karşılaştırır. Bir kimsede Ruh’un ürünü gelişirse aynı anda benlik gelişemez. Neden böyledir bu? Pavlus, “benlik Ruh’a, Ruh da benliğe aykırı olanı arzular” (Galatyalılar 5:17), bu nedenle ikisi aynı kimsede aynı derecede bulunmaz yanıtını verir. Titus 3:5’te dendiği gibi, Kutsal Ruh’un bu yenilemesi günahı öldürmenin başlıca yollarından biridir. Ruh gelişmemize ve lütufla dolmamıza neden olur, bunlar benliğin ve içimizdeki günah kalıntısının işlerine ters düşer, onları yok eder.
John Owen
İnsanların doğaları kötü ve sapkındır, bu nedenle, Tanrı onları dürttüğünde, kötü ve sapkın edimlerde bulunurlar. Birinin, yalnızca iki üç bacağı sağlıklı bir ata bindiğini düşün. Adamın gidişi atın nasıl olduğuna bağlıdır. At kötü yürür, ama binici ne yapabilir ki? Bindiği bu ata, sağlıklı atlar eşlik eder; öbür atlar sağlıklı yürüseler bile, bindiği at iyileşinceye kadar kötü yürümek zorundadır.
Görüyorsun, Tanrı kötü insanlarla iş yaptığında, kötü şeyler olmaktadır. Ama Tanrı’nın kendisi, kötü olanı yapmamaktadır. Tanrı, egemendir. Tanrısız insanı Tanrı yaratmıştır ve Tanrı’nın denetimindedir. Tanrı, insan kötü olduğu için egemenliğini askıya almaz. Tanrısız insan durumunu değiştiremez. Sonuçta, günah işlememek ve sürekli yoldan çıkmak, Kutsal Ruh düzeltmedikçe ve düzeltinceye kadar insanın elinde değildir.
Martin Luther
Ruhsallıkta ilerlemenin gerçekliği
Lütufta ilerleme diye bir şey vardır. Bunu söylerken, Tanrı’nın gözünde aklanmamızda kendi çabalarımızla bir fark yaratabildiğimizi kast etmediğimi açıklığa kavuşturmak istiyorum. İnandığımız ilk andan daha çok affedilemeyiz, bağışlanamayız, aklanamayız. Sözünü ettiğim lütuflarda -tövbemiz, imanımız, umudumuz, sevgimiz, alçakgönüllülüğümüz, gayretimiz ve cesaretimiz- ilerlemeyi bize Kutsal Ruh verir. Bu lütufların her birinde ilerleyerek sürekli ruhsal gelişme kaydedebiliriz, etmeliyiz.
Kutsal Kitap’ta lütufta ilerleme öğretilir. İmanınız büyüdükçe büyüyor, her birinizin öbürüne olan sevgisi artıyor. (2.Selanikliler 1:3) Her iyi işte meyve vererek Tanrı’yı tanımakta ilerlemeniz için dua ediyoruz. (Koloseliler 1:10) Duam şu ki, sevginiz, bilgi ve her tür sezgiyle durmadan artsın. (Filipililer 1:9)
John Charles Ryle D. D.
İnsanın Tanrı’yla işbirliği “özgür iradeyi” kanıtlamaz.
İnsanın, Tanrı’nın işlerinde O’nunla işbirliği yaptığını anlatmak için birkaç örnek veriyorsun. Örneğin, “Çiftçi hasadı derler ama hasadı Tanrı verir.” İnsanın Tanrı’yla işbirliği yaptığının kuşkusuz farkındayım ama bu, “özgür irade” konusunda hiçbir şey kanıtlamaz. Tanrı’nın gücü her şeye yeter. Yarattığı her şeyin üzerinde denetimi tamdır. Bu, Tanrı’nın aklayıp Egemenliği’ne aldıklarıyla birlikte bu dünyada O’nunla işbirliği yapan tanrısızları da kapsamaktadır. Bütün insanlar, Tanrı kendilerinden ne yapmalarını istiyorsa bu isteğin ardına düşüp itaat etmelidir.
İnsanın, O’nun yaratmasına hiçbir katkısı yoktur. İnsan, yaratılmış olduğu için, Tanrı’nın yarattığı olarak, varlığını sürdürmeye de katkısı yoktur. İnsanın yaratılması ve varlığını sürdürmesi, bizden yardım almadan bizi yaratan ve koruyan Tanrı’nın egemen gücünün ve iyiliğinin sorumluluğundadır tamamıyla.
Ruh’un egemenliğinde yeni bir yaratık olarak yenilenmeden önce, insanın, bu yeni yaratılışa ve egemenliğe hazırlanmasına hiçbir katkısı yoktur. Benzer biçimde, yeniden yaratıldığında da egemenlikte kalmasına da kendisi hiçbir katkıda bulunamamaktadır. Ruh, bizden yardım almaksızın, bizi yenilediğinde, tek başına bizi hem yenilemekte, hem korumaktadır.
Martin Luther
Kutsal Ruh tat verene dek Tanrı’nın lütfu insanlara tatsız gelir.
John Calvin
Söz’e ve vaade göre ise ona dua diyebiliriz. Ruh, duada da Söz aracılığıyla yönlendirmelidir. ‘Ruhumla da zihnimle de dua edeceğim’ (1.Korintliler 14:15). Ama Söz yoksa zihin de dahil olmaz. Çünkü eğer Rab’bin sözünü reddettilerse, ‘Nasıl bir bilgelikmiş onlarınki?’ (Yeremya 8:9)
John Bunyan
Ruh’un yardımı olmasaydı insanlar kendi günahlarını gördüklerinde dua etmezlerdi. Ruh olmasaydı merhamet konusunda tamamen ümitsiz bir şekilde Kayin ve Yahuda’yla birlikte Tanrı’dan kaçarlardı. Bir kişi günahının ve Tanrı’nın lanetinin farkına gerçekten vardığında onu dua etmeye ikna etmek zordur çünkü yüreği ona, ‘Boş ver!’ Biz kendi tasarılarımızı sürdüreceğiz (Yeremya 2:25; 18:12) der. O kadar rezil, acınası ve lanet bir yaratığım ki asla saygıyı hak etmiyorum! Şimdi Ruh gelir, içinize yerleşir, Tanrı’ya gitmeniz için sizi teşvik eder, yüreğe biraz merhamet hissi vererek yüzünüzü Tanrı’ya çevirmenize yardımcı olur ve bu nedenle ona ‘Yardımcı’ (Yuhanna 14:26) denir.
John Bunyan
Azizler Tanrı’ya hizmetle yükümlü olsalar da ona özgürce hizmet ederler. İstekli bir ruh (Mezmurlar 51:12) diye adlandırılan Tanrı’nın Ruhu onları itaatkarlıkta özgür kılar ve neşelendirir. Ruh onları hazzın doruklarına taşır; görevi bir ayrıcalık yapar; bunu yapmaya zorlamaz, buna doğru çeker. Yüreği sevgiyle genişletir ve onu sevinçle doldurur. Tanrı’ya hizmet kusursuz özgürlüktür.
Thomas Watson
Kutsal Kitap yazarlarının her birinin farklı farklı tarzları olması, bazılarının iddia ettiği gibi, esinlenmeye karşı bir şey kanıtlamaz. Yeşaya Yeremya gibi yazmaz ve Pavlus Yuhanna gibi yazmaz. Bu kusursuz bir şekilde doğrudur ama bu adamların işleri bir parça da olsa daha az eşitlikte esinlenmiş değildir. Denizlerdeki suların farklı tonlarda rengi vardır. Bazı yerlerde mavi, başka yerlerde yeşil görülür. Ve bu fark gördüğümüz kısmın derinliğinden veya sığlığından veya deniz tabanının doğasından kaynaklanır. Her durumda su aynı tuzlu sudur. Bir insanın soluğu çaldığı enstrümanın karakterine göre farklı sesler çıkarabilir. Flütün, gaydanın ve trompetin her birinin kendine has bir notası vardır. Ama yine de her durumda notaları üfleyen soluk birdir ve aynıdır. Göklerde gördüğümüz gezegenlerin ışıkları oldukça çeşitlidir. Mars, Satürn ve Jüpiter’in her birinin kendi rengi vardır. Ama yine de biliriz ki her gezegenin yansıttığı güneş ışığı her durumda birdir ve aynıdır. Aynı şekilde Eski ve Yeni Antlaşma kitaplarının hepsi esinlenilmiş gerçeklerdir ama yine de bu gerçeklerin görünüşü Kutsal Ruh’un içerisinde çalıştığı akla göre değişir. Yazarların el yazısı ve tarzı yeterince farklılık gösterir öyle ki her birinin ayrı bir bireysel varlığa sahip olduğu kanıtlansın ama tümünü yazdıran ve yönlendiren İlahi Rehber her zaman birdir. Tümü esinlenmedir. Her bölüm, ayet ve sözcük Tanrı’dandır.
J. C. Ryle