Bizler İsa’ya sıkıca tutunduğumuz için değil, İsa bizleri sıkıca tuttuğu için güvendeyiz.
R.C. Sproul
Sizi kurtaran sizin İsa’ya tutunmanız değildir, İsa’nın sizi tutmasıdır.
Charles Spurgeon
Sen Rab İsa, benim doğruluğumsun ama ben senin günahınım. Benim olanı kendi üzerine aldın ve senin olanı bana verdin. Senin olmayanı kendi üzerine aldın ve senin olanı bana verdin.
Martin Luther
Doğru ahlak sizi cezaevinden kurtarabilir, ancak cehennemden kurtaran tek şey İsa Mesih’in kanıdır!
Charles Spurgeon
İsa sadece bizim, Tanrı’ya ulaşmamızı sağlamaz. Bizi bir aile yapar.
Tim Chester
İsa, kendisinden önce gelen her şeyden çok daha üstündür.
Tim Chester
İbraniler kitabının yazarının verdiği mesaj İsa’nın daha iyi olduğudur.
Tim Chester
İşleyeceğimiz hiçbir günah bizi O’nun sağladığı kurtuluşun dışına çıkaramaz, O’nun kusursuz kurbanlığı her günahı kapsar.
Tim Chester
İsa’nın adıyla dua etmek Mesih’in aracılık ettiği işe olan bağlılığımızı kabul ederek dua etmektir.
Tim Chester
Celsus, İsa Mesih’in diğerleri gibi basit bir büyücü olduğunu ve Hristiyanların iddia ettiği gibi Tanrı olmadığını söylediğinde Origenes onu şöyle cevaplar:
Gerçekten de İsa, büyücülükle uğraşanlar gibi, yaptıklarını sadece gösteri olsun diye yapmış olsaydı, aralarında bir benzerlik olabilirdi. Fakat burada, gösterisi sırasında kendisini izleyenlerin davranışlarını düzeltmeye çalışan veya gördüklerinden etkilenenleri Tanrı korkusuyla terbiye eden ya da Tanrı tarafından aklanmış insanlar gibi yaşamak için onları ikna etmeye uğraşan bir hokkabaz yoktur.
Roger E. Olson
Origenes’in Tanrı öğretisi, Hristiyan ilahiyat tarihinin en gelişmiş ve karmaşık olanlarından biridir. Hem engin hem de kafa karıştırıcıdır. Kutsal Yazılarda olduğu gibi, Tanrı kavramı, Origenes gibi Hristiyan entelektüeller ile Celsus gibi Grek ve Romalı entelektüeller arasındaki çatışmanın en harlı noktasıydı. Bu ikinci gruptaki entelektüeller ve daha pek çokları, Hristiyanlığın tanrılık hakkındaki öğretişinin iflah olmaz ölçüde ilkel ve çelişkili olduğunu düşünüyorlardı. Her şeyi yaratan ve varlığını sürdüren tüm evrenin Tanrısı’nın nasıl olup da bir bebek olarak dünyaya geldiğini soruyorlardı. Onun bebekliği sırasında evreni kim yönetmişti? Elbette Origenes bu soruya cevap vermeye çalışan ilk Hristiyan değildi. Origenes, hem hiçbir şüpheye yer bırakmadan Logos’un tanrılığını, O’nun da İsa Mesih’e dönüştüğünü ve Baba Tanrı’ya eşit olduğunu ilan etmekten ve savunmaktan hiçbir zaman yılmadı hem de sürekli olarak ikinci konuma itme tuzağına (Logos’un Baba’dan daha düşük seviyede bir yere koyma eğilimi) düştü. Kutsal Ruh, Origenes’in üçlükçülükle ilgili düşüncelerinde neredeyse tamamen yok sayılmış olmasa da ihmal edilmişti.
Roger E. Olson
İsa hem Tanrı, hem de insandır. Söz (Kelam) beden aldığında ilahi varlığına son vermiş olarak görülebilir. Fakat Söz (Kelam) beden aldığında Tanrı olmaya devam etti. Sadece bir insana dönüşmedi, fakat bunun yerine Kendisine bizlerin insan doğasını ekledi. Tanrısal bir varlık olarak kalmasına rağmen şimdi iki doğaya sahipti; hem Tanrı, hem de insan doğası. Bu gerçek, insansal zekalarımızı karıştırmaktadır; fakat bu mümkündür, çünkü Tanrı, bunu yapmıştır.
Allen Vander Pol
Gnostik görüş Mesih’in görevinin sadece ruhsal olduğunu düşünüyordu ve O’nun beden aldığını reddediyordu. İrenaeus, elçiler tarafından öğretilmiş ve aktarılmış kurtuluş müjdesinin merkezinde beden alma kavramının olduğunu, Tanrı Oğlu olan Söz’ün etten kemikten beden aldığını göstermek istedi. İrenaeus için beden alma eylemi, bütün kurtuluş tarihinin ve bireyin kurtuluşunun anahtarıydı. Beden almanın kendisi dönüştürücü bir eylemdi. Günahın sonucu Tanrı’dan uzaklaşma ve ölümdü. Beden alma, günahın sebep olduğu bu bozulma sürecini tersine çeviriyordu. Anakefalaiosis veya yeniden evrimleşme, İrenaeus’un kullandığı ilahiyat terimiydi; Söz’ün İsa Mesih’te fiziksel bir beden almasının insanlığı nasıl dönüştürdüğünü açıklıyordu. Kelimenin tam anlamıyla, insan soyu beden alma sayesinde “yeniden doğuyordu.” Günaha düşmemiş, temiz ve sağlıklı, zaferli ve ölümsüz yeni bir “baş”a (yeni bir kaynağa, başlangıç yerine) sahipti. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak “bütünüyle canlıydı”.
Roger E. Olson
Mesih göklerde senin için çalışıyor, senin için aracılık ediyor.
“Ama Mesih benim için aracılık etmez ki. O kadar günahkarım ki! Mesih kimler için aracılık eder?”
“O, günahkarlar için aracılık etti.” Mesih böğrünü senin için açmadı mı, seni savunmak için ağzını açmayacak mı?
“Ama ben Başkahinimin kanına itimat etmeyerek, sevgisini suistimal ederek, Kutsal Ruhunu mutsuz ederek O’nu gücendirdim! Hiç benim için dua eder mi?”
Hangimiz böyle demiyor? Peki, Hristiyan, imansızlık üzerine yas tutuyor musun? Cesaretini kaybetme, Mesih’in duasında yer alıyor olabilirsin. “İsrail topluluğu Harun’a karşı söylenmeye başladı” fakat başkahinlerine karşı günah işlemelerine rağmen, Harun buhurdanını alıp topluluğun ortasına koştu ve “ölülerle diriler arasında durdu.” Bir çeşit Mesih olan Harun eğer bu kadar sevgi doluysa, Başkahinlerine karşı günah işleyenler için Mesih’in sevgisi kim bilir ne kadardır! O, kendisini çarmıha gerenler için, “Baba, onları affet” diye dua etmedi mi?
Thomas Watson
İhtiyaç duyduğunda dinlen ama çalışırken çok çalış. Dinlenme zamanında Kutsal Yazılar’ı düşünerek enerjini topla ama çalıştığın zamanlarda Mesih için ateşli ol!
C. John Miller
Son olarak, bütünüyle insan olmasaydı, kendisinin açıkça yaşamış olduğu gibi, bizim zorluklarımızla ve denenmelerimizle özdeşlik kuramazdı. Theodoros’a göre, bütün bunlar güçlü bir şekilde Tanrıinsan veya Sözinsan hristolojisini kanıtlıyordu:
O [Mesih] ne sadece Tanrı ne de sadece insandır, doğası gereği gerçekten ikisidir, yani hem Tanrı hem de insandır: Hem üstlenen Söz olan Tanrı hem de üstlenilen insandır. Üstlenenle üstlenilen aynı değildir; ne de üstlenilen üstlenenle aynıdır. Fakat üstlenen Tanrı, üstlenilen bir insandır. Üstlenen bunu doğası gereği yapmış olan, Baba Tanrı’nın doğasıdır. Diğer yandan, üstlenilen doğası gereği, Davut ve İbrahim’in doğasındandır, onların oğlu ve onlardan gelen tohumdur. İşte bu sebepten dolayı hem Rab hem de Davut’un Oğlu’dur: Doğasından dolayı Davut’un Oğlu’dur ve almış olduğu yücelikten dolayı Rab’dir. Ve O’nu üstlenmiş doğa sebebiyle, atası Davut’tan daha üstündür.
Roger E. Olson
Kimse İsa’nın yanında olmadı. Belki kimse senin yanında olmayacak. Bu, yalnız bir yaşam ama yüceltilmeye değer.
Leonard Ravenhill
Günahlarını hissetmeyi ve Mesih’e Kurtarıcı olarak güvenmeyi öğrenmiş bir kişi, Hristiyanlıktaki en zor ve en büyük iki dersi öğrenmiştir.
J.I. Packer
Umudum var; günahkâr olmadığım için değil ama Mesih’in uğruna öldüğü bir günahkâr olduğum için.
Charles Spurgeon
Kutsal Kitap’ın her metninden, Mesih’e giden bir yol vardır.
Charles Spurgeon
Mesih’in kefaret sağlayan kurbanı kurtuluşumuzu sağladı. Yoldan çıkmış koyunlar gibiydik, ama şimdi canlarımızın Çobanı’na ve Gözetmeni’ne döndük. İsa sadece koyunları için canını veren iyi çoban değildir; ayrıca sürüsünü toplayan Rab, arayan çobandır. Günahlarımızı fevkalade bir amaçla taşıdı: ‘ günah karşısında ölmüş olarak doğruluk uğrunda yaşayalım diye’ Mesih’in kanın fidyesi bizi ölümden kurtarmak için ödenmiştir. O’nun kanı bizim kanımıza karşılık döküldü. Tanrı’nın kurtarışı bizi sadece gelecekteki yıkıma köle eden zinciri kırmakla kalmaz; aynı zamanda ölü geçmişimizin zincirlerini de kırar.
Edmund P. Clowney
Hakiki dost, sözlerinden çok yaptıklarıyla belli olur. Hakiki dostluğu hiç kimse eylemleriyle Mesih’ten daha çok göstermemiştir.
J.C. Ryle
İlk olarak, müjdeyi duyurmak insanlara Mesih’in onların günahları için öldüğünü cesurca bildirmeyi gerektirmektedir. Kutsal Ruh’un, bu beş sözcük vasıtasıyla en rezil insanı bile kurtarabileceğine dair herhangi bir şüphe bulunmamasına rağmen, bu hayati öneme sahip gerçeği açıklama yapmadan atlamamız gerektiğini varsaymak için Kutsal Yazılar’da herhangi bir dayanağa rastlayamayız. İnsanlar kendi günahlarını anlamadıkları müddetçe, Mesih’in ölümünün önemini de tam anlamıyla kavrayamazlar. Bu nedenle, onlara yalnızca günahın doğasını ve işledikleri günahları göstermekle yetinmemeli, aynı zamanda türü ve büyüklüğü ne olursa olsun, günaha karşı Tanrı’nın gösterdiği tepkiyi de anlatmalı ve O’nun doğru karakterini öğretmek konusunda gayret etmeliyiz. Bunu büyük bir açıklık ve tutku ile yapmalıyız, öyle ki bunu bir doktorun hastasına, hastalığının yarattığı tehlikeyi anlatarak tedavi etmeye çalışmasına benzetebiliriz. ‘‘İnsan yüreğinin işlenmesi’’diye de ifade edebileceğimiz bu esas, müjdenin vaazı için geçerli olan mutlak bir hakikati ifade eder. Musa’nın ancak Rab’bin kendi sıfatlarını açıklamasından sonra, ‘‘vakit yitirmeden eğilip tapındığını” unutmamalıyız. Aynı şekilde, Tanrı yasanın adil koşullarını Pavlus’a açıkladıktan sonra Pavlus’un günahı açığa çıktı, doğruluğu ortadan kalktı ve böylece Mesih’e iman etti.
Paul Washer
Bu dünyada Mesih’ten ayrı bir yol, bir gerçek yok.
Martyn Lloyd Jones
Tanrı dualarımızı motivasyonlarımız pak olduğu için değil, İsa Mesih’in kanı yüzünden işitir. Sanki ettiğimiz bulanık dualar, Tanrı’ya ulaştıklarında Mesih’in işi aracılığıyla değişerek hoş bir koku halini almışlardır.
Tim Chester
Mesih’i iki tabiatlı bir kişi olarak düşünün, Tanrı-insan. “Tanrı, bedende göründü.” Mesih özünde ikiydi, hem ilahi hem de insan—lakin varlık olarak tekti; her iki tabiat Mesih’te bir aradaydı. Aşılanacak bir filiz başka bir ağaca aşılanabilir—örneğin bir armut ağacı elma ağacına aşılandığında farklı meyveler verseler de tek bir ağaç olurlar; Mesih’in insanlığı da bu şekilde Tanrı’yla anlatılmaz bir biçimde birlik olmuştur; ortada iki tabiat olmasına rağmen—tek bir kişi vardır. Mesih’teki bu iki tabiatın birliği bir hal değiştirme sonucu olmamıştır, ilahi tabiat insan tabiatına veya insan tabiatı ilahi tabiata dönüşmemiştir; Mesih’teki bu iki tabiatın birliği bir karışım sonucu da olmamıştır; iki tabiat şarabın suya karıştığı gibi birbirine karışmamıştır; Mesih’in her iki tabiatı ayrı olmasına rağmen iki ayrı kişi oluşturmaz—tek bir kişi oluşturur; insan tabiatı Tanrı olmasa da—Tanrı’yla birdir.
Thomas Watson
Celsus, İsa Mesih’in diğerleri gibi basit bir büyücü olduğunu ve Hristiyanların iddia ettiği gibi Tanrı olmadığını söylediğinde Origenes onu şöyle cevaplar:
Gerçekten de İsa, büyücülükle uğraşanlar gibi, yaptıklarını sadece gösteri olsun diye yapmış olsaydı, aralarında bir benzerlik olabilirdi. Fakat burada, gösterisi sırasında kendisini izleyenlerin davranışlarını düzeltmeye çalışan veya gördüklerinden etkilenenleri Tanrı korkusuyla terbiye eden ya da Tanrı tarafından aklanmış insanlar gibi yaşamak için onları ikna etmeye uğraşan bir hokkabaz yoktur.
Roger E. Olson
Diğerleri kulağa öğretebilir, Mesih yüreğe öğretir. Sözün dağıtıcıları ancak bilgi sağlayabilir; Mesih lütuf sağlar. Onlar sadece gerçeğin ışığını verebilir; Mesih gerçeği sevmelerini sağlar. Onlar yalnızca neye inanılması gerektiğini öğretebilir, Mesih nasıl inanıldığını öğretir.
Thomas Watson
Mesih’in eğitemeyeceği kadar donuk ve cahil kimse yoktur. Herkes öğrencilik yapamaz fakat Mesih’in iyi bir öğrenci yapamayacağı kadar donuk bir kimse yoktur. Cahil ve yeteneksiz olsalar da Mesih onlara öyle bir eğitim verir ki dünyadaki büyük bilgelerden daha fazlasını bilirler. Cahil insanlar yükselir ve göğü ele geçirir. Mesih’in gerçeklerini imrenilen büyük Hahamlardan daha kurtarışsal bir biçimde bilirler. Öğrenci ne kadar donuksa öğretiş kabiliyeti daha belirgindir.
Thomas Watson
Origenes’in Tanrı öğretisi, Hristiyan ilahiyat tarihinin en gelişmiş ve karmaşık olanlarından biridir. Hem engin hem de kafa karıştırıcıdır. Kutsal Yazılarda olduğu gibi, Tanrı kavramı, Origenes gibi Hristiyan entelektüeller ile Celsus gibi Grek ve Romalı entelektüeller arasındaki çatışmanın en harlı noktasıydı. Bu ikinci gruptaki entelektüeller ve daha pek çokları, Hristiyanlığın tanrılık hakkındaki öğretişinin iflah olmaz ölçüde ilkel ve çelişkili olduğunu düşünüyorlardı. Her şeyi yaratan ve varlığını sürdüren tüm evrenin Tanrısı’nın nasıl olup da bir bebek olarak dünyaya geldiğini soruyorlardı. Onun bebekliği sırasında evreni kim yönetmişti? Elbette Origenes bu soruya cevap vermeye çalışan ilk Hristiyan değildi. Origenes, hem hiçbir şüpheye yer bırakmadan Logos’un tanrılığını, O’nun da İsa Mesih’e dönüştüğünü ve Baba Tanrı’ya eşit olduğunu ilan etmekten ve savunmaktan hiçbir zaman yılmadı hem de sürekli olarak ikinci konuma itme tuzağına (Logos’un Baba’dan daha düşük seviyede bir yere koyma eğilimi) düştü. Kutsal Ruh, Origenes’in üçlükçülükle ilgili düşüncelerinde neredeyse tamamen yok sayılmış olmasa da ihmal edilmişti.
Roger E. Olson
Gnostik görüş Mesih’in görevinin sadece ruhsal olduğunu düşünüyordu ve O’nun beden aldığını reddediyordu. İrenaeus, elçiler tarafından öğretilmiş ve aktarılmış kurtuluş müjdesinin merkezinde beden alma kavramının olduğunu, Tanrı Oğlu olan Söz’ün etten kemikten beden aldığını göstermek istedi. İrenaeus için beden alma eylemi, bütün kurtuluş tarihinin ve bireyin kurtuluşunun anahtarıydı. Beden almanın kendisi dönüştürücü bir eylemdi. Günahın sonucu Tanrı’dan uzaklaşma ve ölümdü. Beden alma, günahın sebep olduğu bu bozulma sürecini tersine çeviriyordu. Anakefalaiosis veya yeniden evrimleşme, İrenaeus’un kullandığı ilahiyat terimiydi; Söz’ün İsa Mesih’te fiziksel bir beden almasının insanlığı nasıl dönüştürdüğünü açıklıyordu. Kelimenin tam anlamıyla, insan soyu beden alma sayesinde “yeniden doğuyordu.” Günaha düşmemiş, temiz ve sağlıklı, zaferli ve ölümsüz yeni bir “baş”a (yeni bir kaynağa, başlangıç yerine) sahipti. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak “bütünüyle canlıydı”.
Roger E. Olson
Mesih göklerde senin için çalışıyor, senin için aracılık ediyor.
“Ama Mesih benim için aracılık etmez ki. O kadar günahkarım ki! Mesih kimler için aracılık eder?”
“O, günahkarlar için aracılık etti.” Mesih böğrünü senin için açmadı mı, seni savunmak için ağzını açmayacak mı?
“Ama ben Başkahinimin kanına itimat etmeyerek, sevgisini suistimal ederek, Kutsal Ruhunu mutsuz ederek O’nu gücendirdim! Hiç benim için dua eder mi?”
Hangimiz böyle demiyor? Peki, Hristiyan, imansızlık üzerine yas tutuyor musun? Cesaretini kaybetme, Mesih’in duasında yer alıyor olabilirsin. “İsrail topluluğu Harun’a karşı söylenmeye başladı” fakat başkahinlerine karşı günah işlemelerine rağmen, Harun buhurdanını alıp topluluğun ortasına koştu ve “ölülerle diriler arasında durdu.” Bir çeşit Mesih olan Harun eğer bu kadar sevgi doluysa, Başkahinlerine karşı günah işleyenler için Mesih’in sevgisi kim bilir ne kadardır! O, kendisini çarmıha gerenler için, “Baba, onları affet” diye dua etmedi mi?
Thomas Watson
Kutsal Kitap “Mesih’in başı Tanrı’dır” demektedir. Bu ifade 1.Korintliler 11:3’de yer almaktadır. Bundan önce şu ifade yer almaktadır: “Kadının başı erkektir.” Erkek ve kadınla ilgili olan bu ifade erkeğin kadından üstün olan bir varlık olduğunu öğretmemektedir. Bu nedenle, biz de bu ayetin Baba Tanrı’nın Mesih’ten üstün olduğu sonucuna varmamalıyız. Bu ayet, yetkiler altındaki insanları tanımlamaktadır. Tıpkı Mesih’in Baba Tanrı’nın yetkisi altında olduğu gibi kadın da erkeğin yetkisi altındadır.
Allen Vander Pol
İsa’nın çarmıhtaki ölümü, Tanrı’nın günaha karşı olan laneti yüzündendi. Kutsal Kitap şöyle söylemektedir, “Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir.” (Galatyalılar 3:13) Orada İsa’nın çarmıha gerilişini sevinçle ve büyük bir keyifle izleyenler vardı. O’ndan tamamen nefret etmek üzere yetiştirilmişlerdi. Fakat, neticede, İsa’yı çarmıha onlar göndermedi. O’nu çarmıha gönderen Baba Tanrı’ydı. Bu nedenle, İsa çarmıha gerilmiş durumda şöyle haykırmaya başladı, “Tanrım, Tanrım, beni niye terk ettin?” (Matta 27:46)
O, Tanrı’nın cezasına katlanabilen Tanrı Oğlu’ydu ve insanların günahının bedelini ödeyen insandı.
O’na inandığımız zaman O’nun bizim yerimize ölmüş olduğuna da inanmış oluruz. Kutsal Kitap şu şekilde vaat eder, “Tanrı dünyayı öyle sevdi ki biricik Oğlu’nu verdi, öyle ki O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın ancak sonsuz yaşama kavuşsun.” (Yuhanna 3:16)
Allen Vander Pol
İhtiyaç duyduğunda dinlen ama çalışırken çok çalış. Dinlenme zamanında Kutsal Yazılar’ı düşünerek enerjini topla ama çalıştığın zamanlarda Mesih için ateşli ol!
C. John Miller
Mesih’in, Tanrı’nın sağında oturması ne manaya gelir?
Aslında Tanrı’nın sağ yanı veya sol yanı yoktur; bir Ruh olarak, o, tüm bedensel parçalardan yoksundur. Bu, en favori kişileri kendi yanlarına yükseltip sağ yanlarına koymaya alışmış olan kralların tutumundan alınan bir metafordur. Kraliçe olan annesi için Süleyman bir koltuk hazırlattı ve onu sağına yerleştirdi. Dolayısıyla, Mesih’in, Tanrı’nın sağında oturması, itibar ve onur bakımından Baba Tanrı’nın yanında olduğu manasına gelir. İlahi doğayla kişisel olarak birleşmiş olan Mesih’in insan doğası şimdi göklerde bir kraliyet tahtına koyulmuştur ve melekler bile ona tapar!
Thomas Watson
Mesih’in yeryüzündeki haliyle göklerde olan şimdiki hali arasındaki farkı görün.
Ah manzara ne kadar değişti! O, yeryüzünde bir yemlikte yatarken şimdi bir tahtta oturuyor! O zaman insanlar tarafından nefret edilip hor görüldü, şimdi ise melekler ona tapıyor! O zaman adı lekeliydi şimdi ise, “Tanrı O’na her adın üstünde olan adı bağışladı.” O zaman bir hizmetkar şeklinde geldi ve bir hizmetkar olarak leğeni ve havlusuyla öğrencilerinin ayaklarını yıkadı, şimdi ise prenslerin kaftanını giyiyor ve dünyadaki krallar taçlarını onun önünde çıkarıyor. Yeryüzünde bir acılar adamıyken şimdi hoşnutluk yağıyla meshedilmiştir. Yeryüzünde çarmıha gerildi, şimdi ise taç giyiyor. O zaman Baba onu terk ederek üzdü şimdi ise onu sağ yanına koydu. Öncesinde güzellikten yoksun gibi görünürken (Yeşaya 53:2) şimdi ise Baba’nın yüceliğinin parıltısıdır. (İbraniler 1:3) Ah bu ne muazzam bir değişikliktir! “Tanrı O’nu pek çok yükseltti.”
Thomas Watson
Son olarak, bütünüyle insan olmasaydı, kendisinin açıkça yaşamış olduğu gibi, bizim zorluklarımızla ve denenmelerimizle özdeşlik kuramazdı. Theodoros’a göre, bütün bunlar güçlü bir şekilde Tanrıinsan veya Sözinsan hristolojisini kanıtlıyordu:
O [Mesih] ne sadece Tanrı ne de sadece insandır, doğası gereği gerçekten ikisidir, yani hem Tanrı hem de insandır: Hem üstlenen Söz olan Tanrı hem de üstlenilen insandır. Üstlenenle üstlenilen aynı değildir; ne de üstlenilen üstlenenle aynıdır. Fakat üstlenen Tanrı, üstlenilen bir insandır. Üstlenen bunu doğası gereği yapmış olan, Baba Tanrı’nın doğasıdır. Diğer yandan, üstlenilen doğası gereği, Davut ve İbrahim’in doğasındandır, onların oğlu ve onlardan gelen tohumdur. İşte bu sebepten dolayı hem Rab hem de Davut’un Oğlu’dur: Doğasından dolayı Davut’un Oğlu’dur ve almış olduğu yücelikten dolayı Rab’dir. Ve O’nu üstlenmiş doğa sebebiyle, atası Davut’tan daha üstündür.
Roger E. Olson
Bu dünyada Mesih’e diğer herkesten daha yakın yaşayın; öyle ki bu insanlar sizden alındığında, kendisini sevmeniz ve kendisine güvenmeniz için O’na sahip olabilesiniz.
Robert Murray McCheyne
Bizi kurtaran şey Mesih’i meslek edinmek değil, O’na sahip olmaktır. Kurtuluş kilisede bulunmak değil, Mesih’te bulunmaktır.
Dr. Steven J. Lawson
Mesih kutsallığa giden yol, kutsallığın olduğu yaşam ve kutsallığın standartıdır.
Steve Lawson
Mesih’in, seçilmişlerine olan sevgisini görün. Mesih onları kurtarmak için geldi ve kasıtlı olarak onlar için öldü. Bir kralın bir köleyi kurtarmak adına büyük miktarda bir para ödemesi büyük bir sevgi göstergesi olurdu. Ama kral eğer isteyerek kölenin yerine bir tutuklu olsaydı ve fidye olarak ölseydi bu çok şaşırtıcı olurdu! İsa Mesih bunların hepsini yaptı, O, sevgisini kanıyla yazdı! Bizim için Baba’ya iyi şeyler söyleyebilirdi fakat bunun bizi kurtarmaya yeterli olmadığını biliyordu. Dünya söylenen bir sözle yaratılmış olsa da söz bir günahkarı kurtarmaya yeterli değildi. “Kan dökülmeden bağışlama olmaz.”
Thomas Watson
İstikrarlı. Huysuzluğu yok. Değişmez. Dengeli bir portreye sahip. Onda kaçıklığın izine rastlanmaz. Öğrettiğine gayretle inanır fakat o bir fanatik değil. Öğretisi popüler değil ve kendisi alışılmışın dışında. İlahiliğine olduğu kadar insanlığına dair de bir çok kanıt var. Yorulur. Diğer insanlar gibi uyumaya, yemeye ve içmeye ihtiyaç duyar. Sevgi ve öfke, sevinç ve acı gibi insani duyguları tecrübe eder. Tamamen insan. Yine de sadece insan değil. Her şeyden öte, bencil değildi. Hiç bir şey bundan daha çarpıcı olamaz. Kendisinin ilahi olduğuna inanmasına rağmen büyüklük taslamadı veya itibarında diretmedi. Asla gösterişli değildi. İsa’da kendini beğenmişliğin zerresi yoktu. Alçakgönüllüydü. Şaşırtıcı olan, öğretişinin ben-merkezciliği ve davranışının bencil olmama durumunun birleşmesiyle oluşan bu paradokstur. Düşüncede kendini ilk sıraya, yaptığı işlerde kendini sona koyar. O hem en büyük özsaygıyı sergiledi hem de en büyük özveriyi. Kendisinin herkesin Rab’bi olduğunu biliyordu ama onların hizmetkarı oldu. Dünyayı yargılayacağını söyledi ama elçilerinin ayaklarını yıkadı.
John R. W. Stott
Mesih sevgisini nasıl anlayabiliriz?
- Birilerini seversek onları düşünmek isteriz. Onları unutmayız ya da hatırlatılması gerekmez. Gün içinde birçok kere aklımıza gelirler. Aynı şekilde, Mesih’i seversek Ruh’u aracılığıyla, Mesih… yüreklerimizde yaşar (Efesliler 3:16-19).
- Birilerini seversek onlardan haber almak isteriz. Adlarından söz edilirse dikkat ederiz. Sevdiğimiz kimseleri tanımayanlar, onlardan söz edildiğinde pek dikkat etmezler. İster insanların arasında, ister inançlıyla Mesih arasında olsun, iyi belleğin sırrı bu bağlılıktır!
- Birilerini seversek onlarla ilgili yazılar okumak, ne yaptıklarını öğrenmek isteriz. Sevilen birinden gelen mektup çok zevk verir. Hristiyan’la Mesih’in arasında da böyledir. Hakiki inançlılar Kutsal Yazılar’ı okumaktan hoşlanır, çünkü orada Kurtarıcı’yla ilgili yazılar okurlar.
- Birilerini seversek onları hoşnut etmek isteriz. Neden hoşlandıklarını, neden hoşlanmadıklarını öğrenerek buna göre davranırız. Hristiyanlar da Mesih’in hoşuna gitmek için her gayreti gösterir; Kutsal Kitap’ta O’nun iradesini keşfedip yapmak isterler.
- Birilerini seversek dostlarını da severiz. Dostlarıyla karşılaştığımızda kendimizi tamamıyla yabancı hissetmeyiz. Biz Hristiyanlar için de Mesih’in her dostu bizim dostumuzdur. Onlar gibi biz de aynı Kurtarıcı’yı severiz.
- Birilerini seversek onları savunuruz. Birinin onların aleyhinde konuşması hoşumuza gitmez, onları hemen savunuruz. Biz Hristiyanlar birinin Mesih’in aleyhinde konuştuğunu duyunca inciniriz, lehine konuşmak isteriz.
- Birilerini seversek onlarla zaman geçirmek, konuşmak, onları dinlemek ya da sadece yanlarında bulunmak isteriz. Başkalarına karşı her ne kadar utangaç ve sessiz olabilsek de, yakın bir arkadaşımızla beraberken onunla konuşmakta güçlük çekmeyiz. Hakiki Hristiyan da Mesih’le konuşmakta güçlük çekmez.
J. C. Ryle
Günahın tadı bize daha acı geldikçe Mesih’in tadı bize daha tatlı gelir.
Thomas Watson
İman tüm dünyasal hazinelerden daha büyük bir yararı Mesih’te görür.
Richard Sibbes
Mesih’i takip etmenin bir bedeli olacaktır ama O’nu takip etmemenin bedeli daha büyüktür.
Steven Lawson
Zayıf bir iman güçlü bir Mesih’e tutunabilir.
Thomas Watson
İsa Mesih bizim ettiğimiz duaları tekrar eder. Cürufu atar ve Baba’ya saf altın sunar. Mesih, azizlerin dualarına kendi hoş kokusunu katar (Vahiy 5:8). O’nun asaletini düşünün; O, Tanrı’dır. O’nun bağının tatlılığını düşünün; O bir Oğul’dur. Ah o zaman, dua etmemiz için ne büyük bir teşvik var burada! Dualarımız bir Aracı’nın ellerine teslim ediliyor. Dualarımız bizden; zayıf ve kusurlu bir biçimde gelse de Mesih’ten geliyormuş gibi; güçlü ve iddialıdır.
Thomas Watson
Ancak besbelli ki Eutykes’in öğrettiği bu değildi. İsa Mesih’in Meryem’in rahmine düştüğü andaki halinin, tanrısal doğasının insan doğasına üstün gelerek yutacak şekilde iki doğanın birbiriyle karışıp kaynaşarak insanlık ve tanrılığın melezi -tek tanrısal insan doğası- olduğunu öğrettiği anlaşılıyordu. Eleştirmenler, “bu doğruysa, nasıl bizim gerçek arabulucumuz olabilir?” diye soruyorlardı. Adem’in günaha düşüş sürecini nasıl tersine çevirebilir ve İrenaeus’un zarifçe ifade ettiği gibi insan soyunu nasıl yeniden evrimleştirebilirdi? O’nun çarmıh üzerindeki ölümü insanlığı nasıl temsil edebilirdi? Eutykes’in öğretişi geniş çapta yayılır yayılmaz bu soteriyolojik sorular dört bir yandan belirmeye başlamıştı.
Roger E. Olson
Bu karanlık günün olayları içerisinde kendinizi en çok kiminle özdeşleştiriyorsunuz?
Ben en çok, “O’nu çarmıha gerin!” diyen kızgın kalabalıkla kendimi özdeşleştiriyorum. Hepimiz böyle düşünmeliyiz. Çünkü Tanrı’nın lütfu olmasaydı hepimiz kendimizi bu durumda bulurduk ve aksini düşünürsek kendimizi aldatırız. Kutsal ve masum olan Tanrı Kuzusu’na tam bir düşmanlık ve kinle haykıran kalabalığın yanında kendinizi görmedikçe günahınızın doğasını ve derinliğini ya da çarmıhın gerekliliğini gerçekten anlayamazsınız.
C. J. Mahaney
Episkoposlar, Kalkedon Formülünün (daha yaygın olarak Kalkedon Tanımlaması olarak bilinir) yeni bir inanç bildirgesi değil, 381’de kabul edilen İznik İnanç Bildirgesi’nin bir yorumu ve daha ayrıntılı hali olduğunun kesinlikle açıklığa kavuşmasını istediler. Sonunda, 25 Ekim 451’de imparator ve episkoposlar tarafından onaylanarak imzalandı. Bildirinin özü şöyledir:
Bu sebeple, kutsal babalarla fikir birliği içinde, hepimiz oybirliğiyle Rabbimiz İsa Mesih’in tek ve aynı Oğul olduğunu ikrar etmemiz gerektiğini öğretiyoruz; Birlik’te aynı kusursuzlukta ve insanlıkta aynı kusursuzluktadır, gerçekten Tanrı ve gerçekten insan, aynı akılcı candan ve bedendendir; Birlik’teki Baba’yla aynı özden ve insanlıkta bizimle aynı özdendir; günah dışında her şeyde bizim gibidir; Birlik’teki konumuna göre bütün çağlardan önce Baba’dan doğmuştur ve son günde de aynıdır, bizim için ve kurtuluşumuz için Theotokos Bakire Meryem’den insanlığına göre doğmuştur; tek ve aynı Mesih, Oğul, Rab, biricik, karışmaksızın, değişmeksizin, bölünmeksizin, ayrılmaksızın iki doğada olduğu bilinendir; iki doğa arasındaki fark birleşimden dolayı asla ortadan kalkmamış, her doğanın niteliği bir kişide (prosopon) ve bir hipostasiste birleşmiş ve korunmuş, iki kişiye parçalanmamış veya bölünmemiş tektir ve aynı Oğul’dur, biriciktir, tanrısal Söz’dür, Rab İsa Mesih’tir; eski peygamberlerin ve İsa Mesih’in kendisinin bize kendisi hakkında öğrettiği ve atalarımızın inanç bildirgesinin nesilden nesle bize aktardığı gibi.
Roger E. Olson
Tereddüt ediyor musun? ‘Karanlıkta Mesih’e bağlı kalmak mantıksız’ diyor musun? Bu elbette mantıksız değil. Bu, evlilikten çok daha mantıklı. Evlilikte bir erkek ve bir kadın koşulsuzca kendilerini birbirine adar. Geleceğin onlara neler getireceğini bilmezler. Ama birbirlerini severler ve birbirlerine güvenirler. Dolayısıyla, ‘o günden itibaren, iyi günde ve kötü günde, zenginlikte ve yoksullukta, hastalıkta ve sağlıkta, ölüm onları ayırana dek birbirlerini seveceklerine ve birbirlerine değer vereceklerine’ söz verirler. Eğer insanlar insanlara bu şekilde güvenebiliyorsa Tanrı’nın Oğlu’na güvenemez miyiz? Kendini ilahi Mesih’e adamak en iyi ve en asil insana kendini adamaktan daha mantıklıdır. O, güvenimize asla ihanet etmez veya onu kötüye kullanmaz.
John R. W. Stott