Get In Touch
541 Melville Ave, Palo Alto, CA 94301,
ask@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.705.5448
Work Inquiries
work@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.306.6725

EVDE DİNLEYİCİ OLMAK

İletişiminiz ne kadar iyi? Çoğumuz düşüncelerimizi ve fikirlerimizi kuvvetli yollarla sunma yeteneğimizin ışığında bu soruya cevap verecektir. Ama ben aile yaşamımızdaki en iyi sanatın fikirlerimizi ifade etmek olmadığını öne sürerdim. Bu sanat, ailedeki diğer insanların düşüncelerini ve fikirlerini anlamaktır.

Bu, Süleyman’ın Özdeyişleri kitabında yinelenen bir temadır. “Akılsız kişi bir şey anlamaktan çok kendi düşüncelerini açmaktan hoşlanır” (Süleyman’ın Özdeyişleri 18:2). Akılsız kişinin konuşmadaki işi içini dökmektir. Konuşmadığında bile aslında dinlemez. Sadece birazdan söyleyeceği şeyi şekillendirir. Sizden aldığı topu geri atmaz, yeni bir topla servis atar.

Konuşma esnasında hepimiz akılsız kişi gibi davrandık. Seneler önce oğlumla gece geç saatte sohbet ediyordum. Söylemek istediğim bir şey vardı. Dinlemesi gerekeceğini hemen fark etti. Konuşmamın sonunda şöyle dedim: “Konuşma fırsatı bulduğumuz için memnunum. Seninle dua edeceğim ve sonra yatmaya gideceğim.” Birkaç dakika sonra odamın kapısını çaldı: “Baba, güzel bir sohbet ettiğimiz için memnun olduğunu söyledin. Sadece şunu belirtmek istiyorum ben bir şey konuşmadım.” Ben o gece bir akılsız gibi davrandım. Gerçek bir konuşma yapabilirdim. Güzel sorular sorabilirdim. Söylemek istediğim her şeyi oğlumu konuşturma bağlamında söyleyebilirdim. Aksine, onu anlamaktan bir haz almadım; sadece kendi fikrimi ifade etmekle ilgilendim.

Süleyman’ın Özdeyişleri 18’de başka bir ayet şunu gözlemliyor, “Dinlemeden yanıt vermek ahmaklık ve utançtır.” (13. ayet) Ahmak olan dikkatle düşünmeden, gerçekten dinlemeden yanıt verir. Aceleyle konuşmak utanç verir. Dinlemediğimiz zaman kendi sözcüklerimize yüksek, diğer kişinin sözcüklerine düşük bir saygı açığa çıkarıyoruz.

Ebeveynler sık sık dinlemeden cevap verirler. Kızınız bir soru sormaya kalkar ama siz buna izin vermezsiniz: “Ne isteyeceğini biliyorum. Cevabım, ‘Hayır.’”

“Ama, baba,” der.

“’Hayır’dan anlamıyor musun?”

“Ama, baba, daha sorumu bile sormadım.”

“Sorunu sorman gerekmez. Ben babanım, sen daha sormadan ne diyeceğini biliyorum.”

Kızım asla böyle bir durumdan akıl okuyabilen bir baba için şükrederek ayrılmaz. Öfkelenir. Kaprisimden dolayı kendini güçsüz hisseder. Efesliler 6:4’teki uyarıyı ihlal etmiş bile olabilirim: “Ey babalar, siz de çocuklarınızın öfkesini uyandırmayın.”

Süleyman’ın Özdeyişleri 20:5’teki erdemi fark edin: “İnsanın niyetleri derin bir kuyunun suları gibidir, akıllı kişi onları açığa çıkarır.” İnsan yüreğinin amaçları ve motivasyonu kolayca keşfedilemez. Anlayışlı bir kişinin sabrı, yeteneği ve becerisi bu derin sulardan çekilip alınmalıdır.

Dinlemenin önemi hakkında çeşitli ayrıntılar bu ayetlerde yansıtılmıştır. Süleyman’ın Özdeyişleri 18:2 konuşmanın neresinde haz bulduğumuza öncelik verir. Bilge kişi konuştuğu kişiyi anlamaktan haz alır. Süleyman’ın Özdeyişleri 18:13 yavaşlamayı vurgular, öyle ki söylenen şey tam olarak kavranarak cevaplansın. Süleyman’ın Özdeyişleri 20:5 aktif bir şekilde dinlemeye odaklanır. Söylenen ve söylenmeyen şeyi dinleyin ve yüreğin içindeki derin sulardan çekip almak için sorular sorun.

Düşünen dinleyicilerin olduğu aile yaşamı büyüyüp gelişir. Onları dinlediğimizde insanlara saygı gösteririz. Dinlemek demek: “Sana ve söylediklerine değer veriyorum; O kadar çok değer veriyorum ki iletişimini kolaylaştırmak için elimden geleni yapacağım. Dinlemek için ayrılan zamanın iyi bir yatırım olduğuna inanıyorum. Sözlerinin anlamını ve maksadını anlamak ve bunda sevinç bulmak için seni dinleyeceğim.”demektir.

Aktif bir şekilde dinlemek ilişkileri güçlendirir. Eşler, çocuklar anlaşılmayı özlerler. Anlamlı ilişkiler için olan arzuyu dinlemekten başka ne daha iyi vurgular? Birini tanımak ve anlamak için olan arzuyu daha iyi ne anlatır? Başkalarını dinlediğinizde onların hayatlarındaki etkiniz artar. İlişkiler güçlenir.

Dinleme sadakat ve adanmışlık bağlarını sıkılaştırır. İnsanlar anlaşılmayı, sözcüklerinin bir önem taşıdığı hissini, fikirlerinin düşünülerek duyulmasını özlerler.
Düşünerek yapılan dinleyicilik aile yaşamı için önemlidir. Aileniz çocuğunuzun en temel sosyal topluluğudur. Evlerde insanlar sadece konuştuklarında değil aynı zamanda dinlediklerinde de aile yaşamı gelişecektir. Evlilikte birliği ve çocuklarda sadakati ne inşa eder? Anlamaktan haz alan, dinleyici bir koca evliliği inşa eder. Kocasının sözcüklerini duyan ve hatta onları kendi sözcükleriyle ifade edebilen bir kadın evliliği inşa eder. Yüreğin derin sularından çekip almak üzere sorular sormakta yetenekli olan çiftler evliliği inşa ederler. Eşiniz onun sözcüklerinin değerli olduğunu, onu anlamaktan haz alacağınızı ve sorunları netlik içerisinde kavrayıp düşünmeye çalışacağınızı hissediyor mu? Eşiniz kullandığı sözcüklerin kendi çıkarınız için kullanılmak üzere saptırmayacağınıza dair kendini güvende hissediyor mu? Dinleyici eşler etkili iletişim becerisine sahiptirler ve çocukları izleme konusunda kutsal kitapsal ilişki modelleridirler.

Biz çocuklarımızın iyi dinleyiciler olmalarını isteriz. Sözcüklerimize değer vermelerini isteriz, dolayısıyla yavaş yavaş öğretmeyi umduğumuz dinleyicilik konusunda onlara modellik yaparız. Süleyman’ın kendi oğluna söylediği sözcükler bundan daha net olamaz:

Oğlum, babanın buyruklarına uy, annenin öğrettiklerinden ayrılma. Bunlar sürekli yüreğinin bağı olsun, tak onları boynuna. Yolunda sana rehber olacak, seni koruyacaklar yattığın zaman; söyleşecekler seninle uyandığında. Bu buyruklar sana çıra, öğretilenler ışıktır. Eğitici uyarılar yaşam yolunu gösterir. (Süleyman’ın Özdeyişleri 6:20-23).

Düşünerek yapılan dinleyicilik çocuklara büyük hazineler sağlar: rehberlik, koruma ve talimat. Anneyi ve babayı dinleyerek ışığa ve yaşama kavuşulur.

Düşünen dinleyiciler olmaktan bizi alıkoyan nedir? Bu sorunun hem basit hem de derin cevapları var. Basit olan cevap, dinleyiciliğin pahalı olmasıdır. Yaşam tempomuzu değiştirmemiz gerekir. Zaman alır. Uzun süre bizde kalan bir misafirle yaptığım bir gece sohbetini hatırlıyorum. Ona bir soru sordum ve o, cevabı kırk beş dakika boyunca düşünürken ben de yanında oturdum. Bu aşırı olabilir ama düşüncelerin ve fikirlerin üzerinde kafa patlatmak, bunları dile getirmek ve organize etmek üzere konuşma uzun molalarla sık sık kesildi. İyi bir dinleyiciyle yapılan esaslı bir konuşma genellikle karmaşık düşüncelerin ve derin duyguların şekillendirildiği örs olacaktır.

Soruya verilen daha derin cevap da insanlığımızla alakalıdır. Biz düşmüş bir ırkın üyeleriyiz. Gururluyuz ve gururlu insanlar pek de iyi dinleyiciler değildir. Korkak insanlarız ve korku bizi kendimizi başkalarına emanet etmekten alıkoyar. Kendimizi olduğumuzdan fazla iyi görüyoruz. Günahın aldatıcılığıyla sık sık yüreğimiz katılaşıyor. Dürtü etkisiyle kendimize hizmet ediyoruz ve genellikle başkalarını alçakgönüllü bir şekilde dinlemek yerine kendimizi beğenmiş gibi davranıyoruz.

Bunlar sadece iletişim yeteneğiyle ilgili problemler değil ruhsal problemlerdir. Yakup 1’de gurur, korku ve kendini beğenmişliğimizin alçakgönüllülüğe karşı olduğu tanımlanmıştır: “Sevgili kardeşlerim, şunu aklınızda tutun: Herkes dinlemekte çabuk, konuşmakta yavaş, öfkelenmekte de yavaş olsun. Çünkü insanın öfkesi Tanrı’nın istediği doğruluğu sağlamaz” (19-20 ayetleri). Eğer dinlemekte çabuk, konuşmakta yavaş olacaksak radikal bir iç yenilemeye ihtiyaç duyarız.

Şükürler olsun ki kendimizi geliştirmek için kendi kaynaklarımıza veya gayretlerimize bağlı değiliz. Mesih dünyamıza geldi. Beden alışın iletişim ihtiyaçlarımıza nasıl hitap ettiğini düşünün. O, bizi anlamak ve bizimle bir olmaya o kadar değer verdi ki beden aldı. İsa cennette kalıp mücadelelerimizi oradan izlemedi. O bize geldi. O bizimki gibi bir beden aldı. Bir insan psikolojisine sahip oldu. Bizim tecrübe ettiğimiz her şeyi günah işlemeden tecrübe etti. O dünyamızda yaşadı. O, dünyayı bizim gözümüzden görebilir. İbraniler 2 onun her yönden kardeşlerine benzemesi gerektiğini bize hatırlatıyor; öyle ki halkın günahlarını bağışlatabilsin. Bu da, onun dinleyicilik konusundaki mücadeleleri bildiği manasına gelir. O da dinlemesi gereken zamanlarda konuşmak için ayartıldı. Yeşaya 53:7 bizim yerimize kurban olanın ağzını açmadığını söyler. Kurtarıcımız bu meydan okumaya bizden önce maruz kaldı. Ve zafer kazandı. O doğru olanı yaptı.

Dinleyicilikle ilgili yüzleştiğimiz aynı mücadeleleri İsa Mesih’in tecrübe etmesi bizim için anahtardır. “Çünkü kendisi denenip acı çektiği için denenenlere yardım edebilir” (İbraniler 2:18). Bu da, mücadele ettiğim zamanlarda istekli, gücü yeten Kurtarıcı’ya gidebileceğim manasına gelir. Tamamen insan ve tamamen Tanrı olarak dünyamdaki yaşamı tecrübe etmiş olması, dinlemem gerekirken konuşmaya ayartıldığımda bana yardım etmesini mümkün kılar.

Tedd Tripp