Bağımlılık.
Kutsal Kitap’taki sözcükler içerisinde belki de bu, en az popüler olandır. Neticede, kültürümüz otoritelere bağımlı durmaya değer vermez. Buna zıt bir şekilde, dünyamız üzerimizde olanlara meydan okumamız ve onları eleştirmemiz konusunda ısrar eder.
Kamyon arkasında yazan yazı bunu iyi özetliyor: “Otoriteyi sorgulayın.”
Bağımlılık halihazırda popüler olmayan bir kavramsa Efesliler 5:22 gibi ayetlerle daha da az popülerleşiyor: “Ey kadınlar, Rab’be bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun.” Gerçekten de bu pasaj (ve onun 1. Petrus 3:1’deki kopyası) bağımlılık savaşlarında bombanın patladığı yer olmuştur, hem kiliselerimizde hem de daha kapsamlı kültürde.
Ama bu ayetlere sahneyi teslim etmek Kutsal Kitap’ın sadece kadınların bağımlı olduklarını öğrettiğine dair olan yanlış izlenimi verebilir. Aslında, Kutsal Yazılar’ın daha kapsamlı bir görüşü vardır.
Herkes Birilerine Bağımlıdır
Herkesin birilerine bağımlı olduğu konusunda Kutsal Kitap nettir. Erkekler ve kadınlar yönetime bağımlı olmaya çağrılmışlardır (Romalılar 13:1), çocuklar anne babalarına bağımlı olmaya çağrılmışlardır (Efesliler 6:1), kilise üyeleri ihtiyarlara bağımlı olmaya çağrılmışlardır (İbraniler 13:7), köleler efendilerine bağımlı olmaya çağrılmışlardır (1. Petrus 1:18) ve böyle devam eder.
Elbette, bağımlılığın Kutsal Kitapsal ve iyi bir erdem olduğunun en iyi göstergesi Rab’bimizin kendisi tarafından bunun uygulanmasıydı. Mesih, yeryüzündeki hizmetinde Baba’ya bağımlıydı (Yuhanna 4:34; 5:3). Onun bağımlılığı o kadar tamdı ki “çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı” (Filipililer 2:8).
Anlatılmak istenen şu: bağımlılık bir kadın erdemi değil bir Hristiyan erdemidir.
Belki de, o zaman, kilisedeki bağımlılık hakkında ne düşündüğümüzü ve ne söylediğimizi yeniden ayarlamaya ihtiyacımız var. Sadece tek bir örneğe (Efesliler 5:22) tekrar tekrar odaklanmanın aksine tüm Hristiyanları üzerlerinde ne otorite varsa ona bağımlı olmaya çağırmalıyız.
Ve eğer bağımlılık hakkında sık sık yapılan tartışmadaki gibi erkekler kilisede ve evde liderler olacaklarsa o zaman örnek olarak liderlik etmelidirler. Hristiyan erkekler üzerlerinde olan otoritelere karşı bir bağımlılık modeli olmalıdırlar.
Erkekler, Bağımlı Mısınız?
İşte erkekler için birkaç tanısal soru:
Erkekler, işvereninize bağımlı bir ruh sergiliyor musunuz? Yoksa homurdanıyor, şikayet ediyor ve patronunuzun otoritesine zarar mı veriyorsunuz?
Erkekler, kilise önderlerinize bağımlı mısınız? Yoksa hesap verebilirliğe ve gözetime genellikle karşı koyan bir üye misiniz?
Erkekler, eğer bir pastör veya ihtiyarsanız yanınızdaki ihtiyarlara bağımlı mısınız? Mezhepsel bedeninize bağımlı bir ruh sergiliyor musunuz? O beden sizden bir şey istediğinde buna razı mı oluyorsunuz yoksa buna karşı mı koyuyorsunuz?
Erkekler, politik bağlantılarına veya politikaları konusundaki fikirlerinize aldırmadan Tanrı’nın üzerinize yerleştirdiği yönetim otoritelerine saygı duyuyor musunuz? Yoksa bu otoritelerle alay mı ediyorsunuz?
Kocalarının ve kilise önderlerinin üzerlerindeki otoritelere bağımlı olmayı reddedişlerini görmeye tekrar tekrar çağrılan kadınlar için bunun ne kadar zor (teşvik kırıcı olduğundan bahsetmiyorum bile) olabileceğini hayal etmek mümkün. Buna zıt bir şekilde, önderlerinin isteyerek ve neşeyle ilk elden yaptıkları şeyleri yapmaları istendiğinde kadınlar için bu ne kadar da teşvik vericidir.
İzleyen Bir Dünyanın Önünde Bağımlılık
Ama Hristiyan bağımlılık sadece kilisede olan bir sorun değildir; daha kapsamlı kültürle olan ilişkimizi de etkiler. İzleyen bir dünyanın önünde verdiğimiz vaazı uyguluyor muyuz?
Hristiyanlar yönetim yönergelerine karşı koydukları zaman bunu izleyen dünyanın kafası karışmış bir şekilde kafasını neden kaşıdığının anlaşılması zor değildir. Bir anti-otorite çağında yaşadığımız için en fazla şikayet eden kişiler Hristiyanlar değil miydi? Dünya’nın bağımlılığı olmadığı için yas tutanlar Hristiyanlar değil miydi?
Ama yine de hemfikir olmadıkları bir yönetim hükmüyle karşılaştıklarında bağımlı olmayı istemeyenler de genellikle bu aynı Hristiyanlardır.
Şimdi, net olmak gerekirse, bağımlılık gösterirken bu, tüm yönetim yönergelerini (veya bu konudaki diğer yönerge otoritelerini) kör bir şekilde takip etmemiz gerekir manasına gelmez. Bizden günah işlememizi istiyorsa bu kişiye bağımlı olmamız gerekmez (bu tür durumlarda bağımlı olmamaya dair bir zorunluluğa sahibiz) veya bizi Tanrı’yı onurlandırmamaya zorlayan yasalara itaat etmemiz gerekmez (Daniel 3:18). Ve bağımlılık, durumumuzdaki bir değişim için çalışamayız manasına gelmez (örneğin, yasalarını değiştirmek istesek de yönetime bağımlı olabiliriz).
Ama kusursuz olmayan kocalara bağımlı olmaya çağrılan kadınlar gibi vatandaşlar da kusursuz olmayan bir yönetime bağımlı olmaya çağrılmışlardır. Ve bunu yaparken erkekler buna önderlik etmelidir.
Bağımlılık Sizi Değiştirecektir
Bağımlılığı uygulamada erkekler önderlik ettikleri zaman şunu keşfedeceğiz: bağımlılık zordur. Bu sağlam ve ciddi bir kendini inkar ediş eylemidir. Yaşama doğru giden yol olduğunu bilmemize rağmen bu bize bir ölümmüş gibi gelebilir.
Bağımlılığın zorluğunu ilk elden bilmek liderliğimiz altındakilere daha büyük anlayış ve merhamet göstermemizi sağlayacaktır. Bağımlılık hakkında hafif ve önemsizmiş, sanki bir bedeli yokmuş gibi konuşamayacak hale geliriz. Çağrılmış olduğumuz gibi hassas bir lider olabiliriz çünkü onu uyguladığımız için bağımlılığın ağırlığını anlıyoruzdur.
Dahası, bağımlılığın zorluğunu öğrenmek, İsa’nın yerimize acı çekmesiyle hepimize yenilenmiş bir şükran hissi verecektir. O, gözyaşı ve ıstırap içerisinde kendini inkar ederek Baba’sına şöyle dedi, “Eğer ben içmeden bu kasenin uzaklaştırılması mümkün değilse, senin istediğin olsun” (Matta 26:42).
Dolayısıyla hem erkek hem de kadın Hristiyanlar olarak kendimizi inkar ettiğimizde ve üzerimizdeki otoritelere bağımlı olduğumuzda ayırt edilebilir bir şekilde Mesih’e benzer oluyoruz. “Benim isteğim değil, senin isteğin olsun” dediğimiz zaman İsa gibi davranmış oluruz.
Michael J. Kruger