Get In Touch
541 Melville Ave, Palo Alto, CA 94301,
ask@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.705.5448
Work Inquiries
work@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.306.6725

Bencillik

Sevgiyle şehvet arasında son derece büyük olan bir fark vardır. Sevginin asıl hedefi, diğerlerinin iyi olmasıdır, oysa şehvetin asıl amacı, kişinin kendisini tatmin etmesidir. Yiyecek, giyecek, para, aşk ve benzeri birçok şeye şehvet duyarız. Ama bu şiddetli arzulara, karşılık geldikleri isimle hitap etmek yerine, onlara sevgi deriz. Dondurmayı kim sevmez ki mesela?

 

Yine de canımız çok fena dondurma çektiğinde, dondurmanın iyiliğini düşünmüyoruz. Bu şiddetli istek, içimizde güçlü bir duygu ortaya çıkarsa da ve dondurmayı almak için birkaç doları gözden çıkarmak istiyor olsak da, o sırada yalnızca kendi arzularımızı düşünüyoruz. Dondurmayı, sevgi kelimesinin gerçekten de ima ettiği anlamda sevmiyoruz. Aksine, kendimizi seviyoruz. Dondurma ise yalnızca kendimizi hoşnut etmenin bir yoludur.

 

Çoğu zaman evlilik, ortaklaşa imzalanmış bir karşılıklı hizmet sözleşmesidir. İnsanlar, işe girermiş gibi evliliğe girmektedirler. Bencil insanlar, günün sonunda ödeme olduğu sürece, sıkı çalışıp ter dökmeyi dert etmezler. Ancak çok azı, bedavaya devam eder. Aşkın ateşi bir kez sönünce, balayı bitince, güzellik solmaya başlayınca, kişisel çıkarlar çok pahalıya mal olmaya başlayınca, o anda ilişki de bozulmaya başlar. Başlangıçta her şey tam gaz ilerliyor olsa bile, evliliği uzunca süre şehvetle çalışır halde tutmak zordur.

 

Bunun sebebi, şehvetin bencil olmasıdır ve bencillik, işler kötüye gittiğinde, eninde sonunda gerçek yüzünü gösterir. Yapılan yatırım, ele geçen kazancı aştığında, bencil karı ve kocaların birbirlerine adanmış bir şekilde kalmaya devam etmesi zordur. Sevgilerinin tükendiğini söyleyebilirler ama gerçek şu ki muhtemelen hiçbir zaman birbirlerini gerçekten sevmemişlerdir. Hatta şehvet, kontrol edilmediği takdirde nefrete, sevgiden daha çok benzer. İnsanları kişisel zevki için kullanır ve sonrasında o kişilerin kaynakları tükendiği zaman onları çöpe atar.
Jeffrey D. Johnson