Get In Touch
541 Melville Ave, Palo Alto, CA 94301,
ask@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.705.5448
Work Inquiries
work@ohio.colabr.io
Ph: +1.831.306.6725

AİLE DEĞERLERİ

Esas seçimlere bir buçuk yıl kalsa da olası adayların 2016 Birleşmiş Milletler başkanlık yarışına adaylıklarını koyduğunu hali hazırda görmeye başlıyoruz. Parti toplantıları, ilkler, görüşler, seçimden çıkarma çabaları, finansal kaynak toplama ve daha birçok şey haber medyasının dikkatini meşgul edecek ve medya da adayların özgürlükler diyarının sözde lideri olma girişimlerini kapak yapacak. Her dört yılda bir olduğu gibi parti platformlarının üretildiğini ve yarıştaki her kişinin problemler karşısında kendi pozisyonunun Amerikan değerlerinin en somut hali olduğunu iddia ettiğini göreceğiz.

Seçim döngüsünde aile değerleri teriminin çarpıtılmasına aldırmayarak adayların ailelerle alakalı sorunların önemi hakkında konuştuklarını görmemiz muhtemel. Bu noktada aile değerleri terimi üzerinde biraz tartışmak istiyorum çünkü modern eğilimimiz yüzünden ahlak konseptini değerler konseptiyle karıştırıyoruz. Bunlar eşanlamlı fikirler değildir. Ahlak nesnel bir bilimdir, bir kimsenin elle tutulur doğru ve yanlış standartlarını belirlemeye çalışmasıdır. Diğer yanda değerler, tercihlere atıfta bulunur. Bunlar büyük ölçüde özneldir. Örneğin “değerin öznel teorisinden” bahsederken, bir ekonomideki mal ve hizmetlerin değeri bir birey veya birey grubunun onlara verdiği değerle belirlenir. Her şey eşitken, eğer bir öğe veya hizmet çok arzulanıyorsa fiyatı artacaktır. Eğer öğeye veya hizmete olan arzu düşükse, bedeli de daha az olacaktır.

Hristiyan dünya görüşünde, ahlaksal standartlar sabittir çünkü onlar yüce Yaratıcı’yı yansıtan, doğru ve yanlışın nesnel standartlarıdır. Buna zıt bir biçimde, kişisel tercihe göre değerler zamanla değişir. Tabi bu, ahlakın değerle ilişkili olmadığı manasına da gelmez. Kutsal Kitap’a göre ikisi beraber ilerler. Değerlerimizi Tanrı’nın değer verdiği şeye göre ayarlamaya çağrıldık ve Tanrı’nın değer verdiği şey Kutsal Yazılar’da açığa çıkardığı ahlaksal kurallarda özetlenmiştir. Bu, aile değerlerinde olduğu gibi ekonomik, politik ve vb. değerler için de geçerlidir.

Kutsal Kitapsal vahiy bize aile değerlerinin insanlara nasıl değer vermemiz gerektiğiyle bağlantılı olduğunu söyler. Konu aileye gelince çocukların Tanrı’dan gelen armağanlar oldukları ve dolayısıyla değerlerinin paha biçilmez olduğu konusunda Kutsal Yazılar nettir. Yaratılış 15’te bir varisten yoksun olduğu için endişelenen İbrahim’in hikayesi aklıma geliyor. Bu büyük patrik zamanının en varlıklı kişilerinden biriydi. “Sürüleri, altınları, gümüşleri vardı” (Yaratılış 13:2). Fakat İbrahim en çok varlığı için endişelenmedi. Bundan daha çok istediği bir şey vardı; varisi olacak bir oğul. Mal varlığına rağmen kendini yoksul hissetti çünkü hiç çocuğu yoktu. Ülkesinden ayrılmaya çağrıldığında Tanrı’nın vaat ettiği çocuklara özlem duydu (12:1-3).

Bu, İbrahim’in değerleri hakkında çok şey söylüyor. Fakat Kutsal Yazılar’da çocuklara çok değer veren tek kişi İbrahim değil. Hanna’nın bir oğul için yalvarış acısını hissediyoruz ve Samuel’in doğumuyla seviniyoruz (1. Samuel 1). Süleyman şöyle der, “Çocuklar Rab’bin verdiği bir armağandır, Rahmin ürünü bir ödüldür” ve yiğidin elinde nasılsa oklar, öyledir gençlikte doğan çocuklar (Mezmurlar 127:3-5). Ve “çocukların” kendisine gelmelerine engel olmamaları konusunda öğrencilerine buyruk veren İsa’yı kim unutabilir (Matta 19:13-14)? Hiç evlenmeyen veya çocuk sahibi olmayan Kurtarıcımız çocuklara büyük bir değer verdi. Amerika’nın kürtaj klinikleri Tanrı Sözü’nün ahlak kurallarını reddetti ve dolayısıyla Tanrı’nın yargısından korkmalıdır.

Belirli zamanlarda çocukların getirdiği varsayılan ekonomik yük kulağımıza geliyor. Yapılan son istatistiklere göre bir çocuğu doğumundan on sekiz yaşına dek yetiştirmenin bedeli 250.000 dolardan daha fazladır. Buna rağmen Hristiyanlar çocuklarının yük olacağını düşünmezler. Onların Tanrı’dan gelen armağanlar olduklarını, onlara değer verilmesi ve onları Rab’bin terbiye ve öğüdüyle büyütmemiz (Efesliler 6:4) gerektiğini biliyoruz. Finansal bedel ne olursa olsun çocuklarımızın ve torunlarımızın bizi kucaklamasından aldığımız sevinçle kıyaslandığında ödememiz gereken bu bedel küçük kalır. Rab Kendisini seven ve O’na hizmet eden çocuklarla Kilisesini kutsasın.

R. C. Sproul